Çeviren: Cemre Serpal
Thaurbad sonunda tüy kalemin gücünü görmüştü,” dedi Büyük Bilge, hikayesine devam ederek. ” Clavicus Vile’in bir hizmetkarı, Feyfolken ile tılsımlanan tüy kalem, ona Auri-El’in Tapınağının haftalık duyurusunun katibi olarak büyük para ve ün getirmişti. Ama tüy kalemin kendisinin sanatçı olduğunu ve Thaurbad olarak, sadece sihre tanıklık yaptığını fark etti. Kızdı ve kıskandı. Bir nida ile tüy kalemi ortadan ikiye böldü.
Bal likörü ile dolu bardağını bitirmeye döndü. Geri döndüğünde tüy kalem zarar görmemiş haldeydi.
Tılsımlı olandan başka tüy kalemi yoktu, bu yüzden de parmağını mürekkep hokkasına batırdı ve Gorgos’a büyük, özensiz harflerle bir not yazdı. Gorgos, Tapınaktan bir yığın daha tebrik mesajı ile geldiğinde notu ve tüy kalemi ona verdi. Notun üzerinde ” Tüy kalemi Büyücüler Loncasına geri götür ve sat. Bana tılsımı olmayan başka bir tüy kalem al.” yazıyordu.
Gorgos nottan bir anlam çıkaramadı fakat yine de kendisine söylenileni yaptı. Birkaç saat sonra geri döndü.
” Tüy kalem için bize altın vermeyeceklermiş,” dedi Gorgos. ” Tılsımlı olmadığını söylediler. Onlara anlattım, ” Neden bahsediyorsunuz, tam burada Feyfolken ruh cevheri ile tılsımladınız” dedim, onlar da ” Eh, şimdi içinde bir ruh yok, belki bir şey yaptınız ve ruh kaçtı” dediler.”
Gorgos durup patronuna baktı. Thaurbad konuşamıyordu, tabii ki fakat her zamankinden de fazla nutku tutulmuşa benziyordu.
” Her neyse, o tüy kalemi attım ve size, söylediğiniz gibi, yeni bir tüy kalem aldım.”
Thaurbad tüy kalemi inceledi. Eski tüy kalemi kumru grisi iken yenisi beyaz tüydendi. Elinde güzel hissettiriyordu. Bir rahatlamayla iç çekti ve ulak delikanlıya gitmesini işaret etti. Yazması gereken bir duyuru vardı ve bu kez kendi yeteneği dışında hiçbir sihir olmayacaktı.
İki gün içerisinde, neredeyse programa yetişmişti. Sade gözüküyordu fakat tamamen onundu. Thaurbad sayfada göz gezdirip birkaç ufak hata bulunca garip bir güvence hissetti. Uzun zamandır duyuruda hata bulunmamıştı. Aslında, diye düşündü Thaurbad mutluca, belgede kesinlikle onun görmediği başka hatalar da olmalıydı.
Gorgos, Tapınaktan yeni mesajlarla geldiğinde, Thaurbad kenarlardaki el yazılarının yuvarlıklarını düzeltiyordu. Hepsinden hızlıca göz geçiriyordu, ta ki bir tanesi gözüne ilişene dek. Mektubun üzerindeki balmumu mühründe ” Feyfolken” yazıyordu. Büyük bir şaşkınlık ile kırarak açtı.
Mükemmel görkemli bir el yazısıyla ” Bence kendini öldürmelisin,” yazıyordu.
Duyuru üzerinde ani bir hareketlenme görünce mektubu elinden yere düşürdü. Feyfolken el yazısı mektuptan sıçradı ve bir sel gibi tomara doğru hızla süzüldü, onun kötü belgesini görkemli ve güzel bir sanat eserine çevirdi. Thaurbad artık garip ve boğuk sesine aldırmıyordu. Çok uzun bir zaman çiğlik attı. Ve içti. Çok fazla.
Cuma sabahında erkenden, Gorgos, Thaurbad’a Vanderthil’den bir mesaj getirdi fakat katibin ona bakacak cesareti toplaması ancak kuşluk vaktinde oldu. ” Günaydın, sadece duyuru için kontrol etmek istedim. Genellikle Perşembe akşamında yollamış olurdun. Merak ettim. Özel bir şey mi planlıyorsun? – Vanderthil.”
Thaurbad cevap yazdı: ” Vanderthil, üzgünüm. Hasta oldum. Bu Pazar bir duyuru olmayacak.” ve banyoya çekilmeden notu Gorgos’a verdi. Bir saat sonra geri döndüğünde, Gorgos henüz tapınaktan dönüyordu, gülümseyerek.
” Vandertil ve Başrahip deliye döndü,” dedi Gorgos. ” Bunun şimdiye dek en iyi işin olduğunu söylediler.”
Thaurbad anlamadan Gorgos’a baktı. Sonra da duyurunun gittiğini fark etti. Titreyerek, parmağını mürekkep hokkasına daldırdı ve ” Seninle gönderdiğim notta ne yazıyordu ?” kelimelerini çiziktirdi.
” Hatırlamıyor musun ?” diye sordu Gorgos, kendini gülümsemekten tutarak. Patronunun son zamanlarda epey içtiğini biliyordu. ” Kelimesi kelimesine hatırlamıyorum ama ” Vanderthil, işte burada. Gecikme için üzgünüm. Son zamanlarda odaklanma sorunu yaşıyorum. – Thaurbad” gibi bir seydi. ” İşte burada” dediğiniz için de yanında duyuruyu da götürmemi istediğinizi düşündüm, ben de öyle yaptım. Ve dediğim gibi, onu çok sevdiler. Bahse varım bu Pazar üç katı daha fazla mektup gelir.”
Thaurbad başıyla onayladı, gülümsedi ve delikanlıya gitmesini işaret etti. Gorgos, Tapınağa dönerken, patronu da yazma tahtasına dönmüştü ve temiz bir parşömen yaprağı çıkardı.
Tüy kalem ile yazdı: ” Ne istiyorsun Feyfolken ?”
Kelimeler dönüştü: ” Hoşça kal. Hayatımdan nefret ediyorum. Bileklerimi kestim.”
Thaurbad başka bir nezaket denedi: ” Deliye mi döndüm ? “
Kelimeler dönüştü: ” Hoşça kal. Zehirim var. Hayatımdan nefret ediyorum.”
” Ben, Thaurbad Hulzik kendim ve nankörlüğüm ile yaşayamıyorum. Bu yüzden de bu ilmiği boynuma bağlıyorum.”
Thaurbad temiz bir parşömen aldı, parmağını mürekkep hokkasına batırdı ve tüm duyuruyu tekrar yazmaya başladı. Asil müsveddesi, Feyfolken tarafından değiştirilmeden önce, basit ve kusurluydu, yeni kopya ise berbattı. A’lar o’lara, g’ler y’lere benziyordu, cümleler kenarlara kaçıyor, yalanlar gibi her tarafa dolanıyordu. Birinci sayfadaki mürekkep ikinci sayfaya sızmıştı. Not defterinden sayfayı birden bire çektiğinde, bir yırtık neredeyse üçüncü sayfayı ikiye ayırıyordu. Sonuç düzgün bir duyuruyu çağrıştırıyordu. En azından Thaurbad öyle umuyordu. Başka bir not yazdı, notta basitçe, ” Gönderdiğim o maskaralık yerine bunu duyuru olarak kullanın.” diyordu.
Gorgos yeni mesajlarla döndüğünde, Thaurbad zarfı ona verdi. Yeni mektupların hepsi aynıydı, şifacısı, Telemichiel’den gelen hariç. ” Thaurbad, mümkün olduğunca çabuk buraya gelmen gerekiyor. Kara Bataklık’tan seninkine çok benzeyen bir Kızıl Veba çeşidi hakkında raporlar aldık ve seni tekrar muayene etmemiz gerekiyor. Daha hiçbir şey kesin değil fakat seçeneklerimizin ne olduğunu görmek isteyeceğimiz mutlak.”
Thaurbad’ın kendine gelmesi için günün geri kalanını en sert bal liköründen on beş yudum kadar alarak geçirmesi gerekti… Gelecek sabahın büyük bir kısmı da bu kendine gelme faslı için harcandı. Vanderthil’e tüy kalem ile bir mesaj yazmaya başladı: ” Yeni duyuru hakkında ne düşünüyorsun ?”. Feyfolken’in gelişmiş versiyonu şuydu : ” Kendimi ateşe vereceğim çünkü ben ölmekte olan bir yeteneksizim.”
Thaurbad notu parmağı ile yeniden yazdı. Gorgos geldiğinde, notu ona verdi. Vanderthil’in el yazısıyla yazılan tek bir mesaj vardı.
Söyle yazıyordu, ” Thaurbad, sen yalnızca harika bir sanatçı değilsin, aynı zamanda da harika bir espri anlayışın var. Gerçek duyuru yerine o karalamaları kullandığımızı hayal etsene. Başrahibi içtenlikle güldürdün. Gelecek hafta ne yapacağını görene kadar bekleyemiyorum. Sevgilerimle, Vanderthil. “
Bir hafta sonraki cenazesine Thaurbad Hulzik’in inanacağından çok daha fazla dost ve hayran gelmişti. Tabut, tabi ki kapalı olmak zorundaydı fakat bu yas tutanların sıra haline girip, sanatçının kendi teni olduğunu hayal ederek, düzgün meşeden yapılmış tahtaya dokunmasını durdurmadı. Başrahip bu durum için gelerek normal bir övgüden fazlasına sebep oldu. Thaurbad’in eski düşmanı, Vandertil’den önceki katip, Alfiers, Yüksektepe’den gelmişti, ağlıyor ve dinleyen herkese Thaurbad’in tavsiyelerinin hayatının yönünü değiştirdiğini anlatıyordu. Thaurbad’in son vasiyetnamesinde ona tüy kalemini bıraktığını duyunca göz yaşlarına gömüldü. Vanderthil, karşısında yakışıklı ve bekar genç bir adam bulunca, daha da teselli edilemez hale geldi.
” Onun artık gittiğine ve onunla hiç yüz-yüze karşılaşmadığımıza ya da konuşmadığımıza hala inanamıyorum.” dedi Vanderthil. ” Cesedi görseydim, yanmış olmasa bile, onu tanıyamazdım bile.”
” Keşke sana ortada bir yanlışlık olduğunu söyleyebilsem ama ortada bir bilimsel kanıtlar vardı,” dedi Telemichiel. ” Hatta bazılarını bizzat sağladım. O benim hastamdı.”
” Ah,” dedi Vanderthil. ” Hastalığı falan mı vardı?”
” Yıllardan beri Kızıl Veba’sı vardı, konuşma yetisini de alan odur fakat daha büyük kayıplara da neden olmuş gibi gözüküyordu. Aslında, kendini öldürmesinden bir gün önce, ona bunu söyleyen bir not yollamıştım.”
” Sen o şifacısın?” diye haykırdı Vanderthil. ” Thaurbad’in ulağı Gorgos, benim Thaurbad’in yaptığı yeni ve kaba duyuru üzerindeki iltifatımı alırken, bana o mesajı yeni aldığını söylemişti. Harika bir çalışmaydı. Bunu ona asla söylemezdim fakat modası geçmiş bir tarzda takılıp kaldığından şüphelenmeye başlamıştım. Görünüşe göre, içinde son bir dahilik çalışması varmış, şöhret dolu bir ateşe gitmeden önce. Mecazen ve de gerçek manada.”
” Şimdi tamamen aklım karıştı.” dedi Vonguldak.
” Hangi kısım hakkında?” diye sordu Büyük Bilge. ” Bence hikaye çok açık.”
” Feyfolken tüm duyuruları güzel yaptı, Thaurbad’in kendisi için yaptığı sonuncu dışında,” dedi Taksim düşünceli bir şekilde. ” Fakat niye Thaurbad, Vanderthil ve şifacıdan gelen notları yanlış okudu? Feyfolken o kelimeleri de mi değiştirdi?”
” Belki.” diye gülümsedi Büyük Bilge.
” Ya da Feyfolken, Thaurbad’in o kelimeleri nasıl gördüğünü mü değiştirdi?” diye sordu Vonguldak. ” Feyfolken onu yine de delirtmiş miydi ?”
” Pek olası.” dedi Büyük Bilge.
” Ama bu Feyfolken’in Sheogorath’in hizmetkarı olduğu anlamına gelecektir,” dedi Vonguldak. ” Ve siz Feyfolken’in Clavicus Vile’in hizmetkarı olduğunu söylemiştiniz. Feyfolken hangisiydi, fesadın bir temsilcisi mi yoksa deliliğin ta kendisi mi ?”
” Thaurbad’in iradesi kesinlikle Feyfolken tarafından değiştirilmişti,” dedi Taksim, ” Ve bu Clavicus Vile’in hizmetkarının laneti sürdürmek için yapacağı türden bir şeye benziyor.”
” Katip ve lanetli tüy kalemi hakkındaki hikayeye uygun bir son olması için,” diye gülümsedi Büyük Bilge. ” Sizin istediğiniz gibi yorumlamanıza izin vereceğim.”