Çeviren: Merve Koç
” Şairler haklı. Aşık olunca hayatın değişiveriyor.” dedi Kepkajna gra-Minfang, bazen anıldığı üzere de Hayalet. ” Haftalardır hırsızlık yapmak istemedim. Geçen gün zengin bir tüccarın kapısını sonuna kadar açık gördüm ama kafam düğün günümde ne giymem gerektiğiyle çok meşguldü.”
” Gerçek toplumdan çok fazla uzak kaldın” diye somurttu arkadaşı Khargol. ” İlk kocana ne olduğunu bana hiç anlatmadın, hani şu şamanın bulduğu?”
” Kül Hortlakları tarafından ayrıldık” dedi Kepkajna sersem sersem gülümseyerek. ” Bayağı üzücüydü. Ama Wodworg’la böyle bir şeyin olmayacağını biliyorum. Macera hayatı yok. Teknik olarak o bir İmparatorluk Askeri. Aslında, gerçekten öyle. Nasıl tanıştığımızı anlatmış mıydım?”
” Yüzlerce kez” diye söylendi Khargol, testiye uzanarak. ” Gardiyanındı ve onunla evlenmeye söz verene dek sana yemek vermeyi reddetti.”
” Hayatında hiç bu kadar romantik bir şey duymuş muydun?” diye iç çekti Kepkajna ama sonra ciddileşti. ” Keşke eski arkadaşlarım da bana şans dileseydi ama Yaşlı Bosriel’in dediği gibi, olmayacak bir şey için umutlanmak anlamsızdır. Düğünden hemen sonra İmparatorluk Şövalyeleri ile birlikte Balmora’ya gideceğiz ama Dagon Fel’de kaldığımız sürece çete, aşk hayatımı altüst edip beni ışığa geri döndürmenin bir yolunu bulacaktır. Bunu biliyorum.”
Günler Hayalet’in düğün gününe doğru ilerledikçe; havada, Kepkajna’nın baş döndürücü derecede mutlu değilken kokusunu alabildiği kötü bir şeyler vardı. Karanlık şekiller gölgelerde yön değiştirip yaklaştıkça yok oluyorlardı. Wodworg’un evinin yakınlarında birkaç dilencinin kıyafetlerinin aslında kostüm olduğunu fark etti ama dilenciler, hangi çetenin onu takip ettiğini anlayamadan kaçıp gittiler.
Ama bu endişeli zamanlar azdı. Kepkajna gerçekten mutluydu, Wodworg’un onu hapsettiği zindanda gerçekleştirilecek tören için ayarlamalar yapıyordu. Babası uzun zaman önce ölmüştü -Kül Hortlakları’nın bir başka kurbanı- ama nişanlısının komutanı onun yerine hareket etmeye gönüllü olmuştu. Tabii ki, Kepkajna kendi çeyizini kendi alacaktı. Haksızca kazandığı bütün parayı biricik sevgilisine gerçekten muhteşem bir hediye almak için harcadı.
” Size göstereyim” diye kıkırdadı Kepkajna, yarı giyinik şekilde odadan gizli oyuğa doğru hızla koşarken. Hediye çalınmıştı.
Kadınlar korkmuştu ama Hayalet sadece rahatsız olmuştu, bu onun için bir sürpriz değildi. Kesinlikle eski çetenin yapacağı tarzda bir şeydi. Çeyizsiz bir düğün töreninin uğursuz sayılacağını biliyorlardı. Hizmetçilerine hemen onu giydirmeyi tamamlamalarını söyledi, bir yandan da hırsızların değerli hazinesine ne yapmış olabileceklerini düşündü.
Tüm bölge gizli inler ve hırsızların ganimetlerini depoladıkları terk edilmiş mekanlarla doluydu. Bariz yerler vardı tabii ama aynı şartlar altında kendisinin nereye koyacağını düşündü. Hizmetçiler işlerini bitirdiğinde Kepkajna törenin plana uygun işleyeceğinden emin olmalarını ve biraz geç kalırsa endişe etmemelerini söyledi. Giysisini zindan tozlarından korumak için üzerine bir şal aldı ve Malacath Mabedi’ne doğru yola çıktı.
Hayalet daha önce hiç kendi arkadaşlarını soymaya çalışmamıştı ve mutluluğunu mahvetmeye çalışmalarına sinirlenmiş olmasına rağmen onlara fiziksel olarak zarar vermek gibi bir niyeti de yoktu. Onun tarzı çatışmayı önlemekti, her ne kadar kaçınılmaz olduğunu bilse de. Akıl hocası Khargol’un verdiği dersler yıllarca İmparatorluk Şövalyeleri’nin mızrak ve bıçaklarından sakınmasını sağlamıştı; şimdi ise bir batakhaneden ve mabedin bilinmeyen tehlikelerinden kurtulmasını sağlayıp sağlamayacaklarını görecekti. En önemlisi ise, elbisesini mahvetmeden.
Issız yer o kadar boştu ki yanlış bir hesaplama yaptığından korkarak araştırmaya başladı. Uzun bir koridorun sonunda gizlenmiş ve herhangi bir pusuya düşme durumuna uygun tasarlanmış küçük odayı bulduğunda doğru yerde olduğunu anladı. İçinde hazinesinin olduğu sandığı aldı ve baskınla karşılaşmak üzere arkasını döndü.
Odaya geldiğinde eski çetesinden iki kişi, Kızılmuhafız ikiz kardeşler olan Yorum ve Yohr-i hemen kapının dışındaydılar. Hayaleti hafife almamak gerektiğini iyi biliyorlardı, bu yüzden hemen saldırıya geçtiler. Yorum hançerini sol taraftan saplamak için hücum ederken Yohr-i düşünmeden saldırdı.
Hayalet yana kaçarak Yohr-i’nin hamlesinden kolayca kurtuldu ve ağırlığını sol bacağına yükleyip sağ omzunu sola çekerek Yorum’un saldırısından da sıyrıldı. İkiz kardeşler birbirlerine çarptı ve Kepkajna hızlıca kaçtı.
Neredeyse hemen, topuzu başının üzerinde ıslık çalan Argonyalı Binyaar tarafından saldırıya uğramıştı. Birbirlerinden hiç bu kadar hoşlanmamışlardı. Hayalet tam zamanında eğildi, böylece topuz büyük bir sesle duvara çarptı. Binyaar dengesini kaybetmişti, bu da ona geçide kaçması için birkaç saniye verdi. Az sonra ferah gece havasını hissedebiliyordu.
Çeyizinin son nöbetçisi kısa bir aşk yaşadığı bir Ork olan Sorogth’tu. Kepkajna, onun takımın beyni olduğunu biliyordu. Bu acı durumuna olan bağlılığının bir bakıma tatlı olduğunu düşündü. Gerçi o sırada daha çok dikenli baltanın elbisesinin dikişini ve altındaki eti kesmesini önlemeye çalışıyordu.
Dizlerini biraz bükerek, kafasına gelecek darbelerden korunmak için hızlıca hareket ederek, başını sallayıp Sorogth’un kafasını karıştırarak, ayaklarını ritmik olmayan bir şekilde sürerek bir sonraki hamlesini tahmin edilemez kılıyor ve imkansız bir hedef haline geliyordu. Saldırılarından başını eğerek ve ayak oyunlarıyla sıyrıldı, hamlelerini boşa çıkardı. Birden değişen hareketlerine ve savunmasına karşın Sorogth ona ayak uyduruyor ve zindanın çıkışındaki yerinden kımıldamıyordu.
Gece yarısı gelmek üzereydi ve Hayalet sonunda kavgayı bitirmeye karar verdi. Sorogth’un bir sonraki hamlesinde sola kaçtı, salınarak başını eğdi ve balta sol omzunun üzerinden geçti. O anda sağ yanı boşta kaldı ve tereddüt ederek elindeki sandığı sertçe göğsüne vurdu. Kepkajna’nın onu öldürdüğünü mü yoksa sadece bayılttığını mı kontrol edecek zamanı yoktu. Aslında düğününe yetişmekten başka hiçbir şey düşünmüyordu.
Tam gece yarısında Wodworg ve Kepkajna birleştiler. Diğer İmparatorluk askerlerini imrendirecek kadar iyi bir zırh takımı olan çeyiz hediyesiyle mutlu olmuştu, hatta karısının onu Malacath Mabedi’nden geri getiriş hikayesiyle büyülenmişti.
” Saldırıya uğradığında zırhı giymeyi düşünmedin mi?” diye sordu Wodworg.
” Hediyeni bozmak istemedim” diye cevapladı onu öperken. ” Ve kesinlikle elbisemi buruşturmak istemedim.”