Çeviren: Uğur Serttaş
Düzenleme: Mehmet Güder
Bölüm I, ihtişamlı Tiber Sepetimle başlayıp onun büyük, büyük, büyük, büyük yeğeninin kızı V. Kintyra ile olan bitimine kadar, Septim Hanedanlığının ilk sekiz imparatorunun yaşamlarını kısaca anlattı. Kintyra’nin Vadiagzi’ndaki esareti bazılarınca imparatorluk soyundaki saf Septim kanının sonu olarak yorumlandı. Muhakkak ki önemli bir şeyin sonunu işaret ediyordu.
III. Uriel sadece kendini Tamriel İmparatoru olarak ilan etmekle kalmadı, aynı zamanda saygın soyadını da, Uriel Septim III olarak aldı. Aslında soyadı, baba tarafından gelen Mantiarco idi. Zamanla, III. Uriel tahttan indirildi ve suçları kınandı ama Tamriel İmparatoru olarak Septim soyadını alma geleneği onunla birlikte yok olmadı.
Altı yıl boyunca, Kızıl Elmas Savaşı (ismini Septim Ailesi’nin ünlü nişanından almıştır) imparatorluğu parçaladı. Savaşanlar II. Pelaius’nin hayatta olan üç çocuğu -Potema, Cephorus ve Magnus- ve torunlarıydı. Tabii ki Potema kendi çocuğu III. Uriel’i destekledi, Skyrim ve kuzey Rüzgartepe’nin desteğini almıştı. Buna rağmen, Cephorus ve Magnus’un gayretleriyle Ulu Kaya Eyaleti taraf değiştirdi. Balyozyurt, Yaztutan Adası, Yeşilyurt, Elsweyr ve Kara Bataklık eyaletlerinin sadakatleri ise çökme aşamasına gelmişti ama çoğu kral Cephorus ve Magnus’a destek vermeye devam etti.
3.Ç 127’de III.Uriel, Balyozyurt’ta ki Ichidag Savaşı’nda yakalandı. İmparatorluk Şehri’ndeki duruşması için yoldayken, bir mahkum nakliye aracını ele geçirdi ve III.Uriel ‘in diri diri yanmasına sebep oldu. Amcası ve onu esir alan kişi İmparatorluk Şehri’ne doğru devam etti ve çoğunluğun desteği ile Tamriel İmparatoru, I. Cephorus ilan edildi
Cephorus’un devrinde savaştan başka bir şey hatırda kalmadı. Tam anlamıyla, iyiliksever ve akıllı bir adamdı ama Tamriel’in asıl ihtiyacı olan büyük bir savaşçıydı. Ve şükür ki, kendisi öyleydi. Kardeşi Potema’yı yenmesi on yıl süren bir savaşın sonucunda mümkün oldu. Sözde Issızkent’in Kurt-Kraliçesi 137’de kendi şehir-devletinin kuşatmasında öldü. Cephorus kız kardeşinden sadece üç yıl fazla yasayabildi. Savaş sırasında evlenmek için zaman bulamadığı için, kardeşi II. Pelagius’in dördüncü çocuğu, tahta çıktı.
İmparator Magnus tacı giydiğinde zaten yaşlanmıştı ve Kızıl Elmas Savaşı’nın hain krallarını cezalandırma işi, geriye kalan gücünü de aldı. Efsane Magnus’un oğlu ve varisi III.Pelagius’i baba katili olmakla suçlar ama bu pek olası sayılmaz çünkü Pelagius, Potema’nin ölümünü takiben Issızkent Kralı oldu ve imparatorluk Şehri’ni nadiren ziyaret etti.
III. Pelagius, bazen Deli Pelagius olarak anılırdı, Üçüncü Çağ’ın 145. Yılında İmparator oldu. En başından beri, hal ve hareketlerindeki tuhaflık saray erkanının dikkatini çekti. Yüksek mevkidekileri mahcup etti, mevkibeylerini gücendirdi ve bir olayda kendini asmaya çalışarak büyük bir imparatorluk balosunun sona ermesine neden oldu. Uzun süredir kahrını çeken karısı sonunda Kral Vekilliği ile ödüllendirildi ve III. Pelagius 3.Ç 153’te otuz dört yaşında ölene kadar bir dizi sağlık enstitüsü ve akıl hastanesine gönderildi.
Kral Vekili İmparatoriçe, kocasının ölümü üzerine İmparatoriçe I. Katariah olarak ilan edildi. Septim neslinin sonunun II. Kintyra ile olmadığını söyleyen bazılarına göre asıl son, bu Kara Elf kadının tahta gelmesiyle olmuştur. Diğer taraftan, onu savunanlar Katariah’ın Tiber’in soyundan gelmese de, Pelagius’tan olan oğlunun geldiğini, dolayısıyla da imparatorluk zincirinin devam ettiğini öne sürerler. Irkçı aksi iddialara rağmen Katariah’ın kırk sekiz yıllık saltanatı Tamriel tarihinin en bilinenlerinden biridir. imparatorluk Şehri’nde rahat edemeyen Katariah, imparatorlukta Tiber’in zamanından beri kimsenin gezmediği kadar sık gezdi. Bir önceki imparatorun bozulmuş ittifakları ve beceriksizce politikaları yüzünden oluşan birçok zararı telafi etti. Tamriel halkı İmparatoriçelerini soylulardan çok daha fazla sevdi. Katariah’in Kara Bataklıkta küçük bir çatışmada ölmesi, komployu seven tarihçilerinin gözde konusu olmuştur. Örneğin, Bilge Montalius’un, Septim Ailesi’nin haklarından mahrum edilmiş bir kolunu ve onların bu çatışma ile ilgilerinin olduğunu ortaya çıkarması gerçekten de iyi bir örnektir.
Cassynder, annesinin ölümü üzerine tahta geçtiğinde zaten yaşı orta halliydi. Sadece Yari-Elf olarak, bir Breton gibi yaşlandı. Hatta, Wyrest’in hükümdarlığını sağlık sorunları nedeniyle üvey kardeşi Uriel’e bıraktı. Buna rağmen, Pelagius’a, dolayısıyla da Tiber’e, doğrudan kan bağı olduğu için, tahta geçmesi için baskı yapıldı. İmparator Cassynder’in saltanatının uzun sürmemesi kimseyi şaşırtmadı. İki yıl içinde ebedi uykuda atalarına katıldı.
Uriel Lariat, Cassynder’in üvey kardeşi, Katariah I’in ve kocası Gallivere Lariat’ın (Pelagius III’ün ölümünden sonra) çocuğu, Wayrest Krallığı’nı IV. Uriel olarak hüküm sürmek için terk etti. Kanunen IV.Uriel bir Septim’di; Cassynder, Wayrest Kralı olduğu zaman onu kraliyet ailesine kabul etmişti. Buna rağmen Konsey ve Tamriel halkı için O, Katariah’in gayri meşru bir çocuğuydu. Uriel, annesinin canlılığına sahip değildi ve kırk üç yıllık uzun hükümdarlığı huzursuzluk kaynağıydı.
IV.Uriel ‘in hikayesi bu serinin üçüncü bölümünde anlatılmaktadır.