Çeviren: Alp Sezer Orak
[Aşağıdaki Lord Vivec’in sözlerinin bir kopyasıdır, karşıt görüşlü bir keşişe, Kızıl Dağ Savaşı ve Nerevarine kehanetlerini çevreleyen Ashlander gelenekleri ile Vivec ile yüzleşmiş Malur Omayn’a ve Karşıt görüşlü keşişi sorgulayan Vivec’e katılan isimsiz Soruşturma Hakimlerine hitap edilmiştir.]
————————
Uzak geçmişin olaylarını kim açıkça hatırlayabilir ki. Ama benden anlatmamı istediniz, kendi sözlerimle, Kızıl Dağ savaşını, Tribunal’ın doğuşunu ve yeniden doğmuş Nerevar kehanetlerini çevreleyen olayları. İşte size söyleyebileceklerim.
Chimer’in göçebe atalarının sürülerini ve çadırlarını ilk kez terk ettiği ve ilk Büyük Evleri inşa ettiği zaman, Daedra’yı seviyorduk ve onlara tanrılar gibi tapıyorduk. Ancak kardeşlerimiz Dwemerlar, Daedra’yı küçümseyerek aptalca, ayinlerimiz ile alay ettiler ve bunun yerine kendi Akıl ve Mantık tanrılarını tercih ettiler. Chimer ve Dwemer her zaman acı bir savaş halindelerdi, ta ki Kuzeyliler gelip Resdayn’ı işgal edene kadar. Ancak ondan sonra Chimer ve Dwemer anlaşmazlıklarını kenara bıraktı ve işgalcileri uzaklaştırmak için birleşti
Kuzeyliler uzaklaştırıldıktan sonra, Chimerlerden General Nerevar ve Dwemerlerdan General Dumac, artık birbirlerine saygı ve sevgi beslemeye başlamışlardı, insanları arasında da barış yapma kararı aldılar. O zamanlar ben, Nerevar’ın genç bir danışmanından başka bir şey değildim. Chimer ve Dwemer arasındaki acı çekişmeler yüzünden, Nerevar’ın kraliçesi Almalexia ve onun diğer favori danışmanı Sotha Sil, her zaman böyle bir barışın uzun sürebileceğinden şüphe duymuşlardı. Ancak görüşme ve uzlaşma ile Nerevar ve Dumac bir şekilde kırılgan bir barışı korumayı sağladılar.
Ancak, Dagoth Hanesinin Lordu ve hem Nerevar’ın hem de Dwemer’in güvenilir dostu Dagoth Ur, bize Dwemer’in Yüksek Mühendisi Kagrenac’ın Lorkhan Kalbi’ni keşfettiğini, güçlerini nasıl kullanacağını öğrendiğini ve bununla Chimer inancıyla alay eden yeni bir tanrı, korkunç bir silah inşa ettiği hakkında kanıtlar gösterdi. Hepimiz Nerevar’ı, Chimer inançlarına ve güvenliğine olan bu tehditi yok etmek için cücelere karşı bir savaş başlatması için zorladık. Nerevar sıkıntılıydı. Dumac’a gitti ve Dagoth Ur’un dediklerinin doğru olup olmadığını sordu. Ancak Kagrenac bunu büyük bir hakaret olarak gördü ve Nerevar’a “kim olduğunu sanıyorsun, Dwemer’in işlerini yargılayarak haddini aşmaktasın” dedi.
Nerevar daha da sıkıntılı olmuştu. Holoyan’a, Azura’ın kutsal tapınağına uzun bir yolculuk yaptı ve Azura Dagoth Ur’un söylediklerinin hepsinin gerçekten de doğru olduğunu onayladı ve Dwemer’in “Yeni Tanrı” eserinin ne pahasına olursa olsun engellenmesi gerektiğini söyledi. Nerevar’ın geri dönüp bize tanrıçanın dediklerini anlattığı zaman, kararımızın onaylandığını hissettik ve tekrar savaş önerdik, Nerevar’ı arkadaşlığa olan saf güveni yüzünden azarladık ve Nerevar’ın Chimer’in inancını ve güvenliğini dinsiz ve tehlikeli bir şekilde hırslı Dwemerlara karşı korumak görevini hatırlattık.
Nerevar Vvardenfell’e son bir kez gitti, görüşmelerin ve tavizlerin bir kez daha barışı koruyabileceğini umarak. Ama bu kez, arkadaş Nerevar ve Dumac acı acı çekişti ve sonuç olarak, Chimer ve Dwemerlar savaşa gitti.
Dwemerlar Kızıl Dağ’daki hisarlarında iyi korunuyorlardı. Ancak Nerevar’ın kurnazlığı, Dumac’ın ordularının çoğunu açıklığa çekti ve onları orda sıkıştırdı. Bu sırada Nerevar, Dagoth Ur ve küçük bir grup arkadaşı gizlice Ana Oda’ya girebildi. Orada, Chimer kralı Nerevar, Cüce Kralı Dumac ile karşılaştı ve ikisi de ağır yaralar ve tükenmiş büyüler ile çöktü. Dumac düştükten ve Dagoth Ur ve diğerleri tarafından yakalandıktan sonra, Kagrenac eşyalarını “Kalbe” doğru çevirdi. Nerevar’ın söylediğine göre, Kagrenac ve diğer Dwemer kardeşlerinin bir anda dünyadan kayboldu. O anda, her yerdeki Dwemerlar bir iz bile bırakmadan kayboldu. Ama Kagrenac’ın eşyaları kaldı ve Dagoth Ur onlara el koyarak Nerevar’a taşıdı. Dedi ki, “O aptal Kagrenac kendi insanlarını bu şeylerle yok etti. Yanlış ellere düşmesinler diye bunları yok etmeliyiz, hemen.”
Ancak Nerevar kraliçesiyle ve savaşın geldiğini önceden gören generalleriyle ve bir daha yok saymayacağı konseye danışmakta kararlıydı. “Tribunal’a onlarla ne yapmamız gerektiğini soracağım, geçmişte benim sahip olmadığım bilgeliğe sahip oldukları için. Burada kal, sadık Dagoth Ur, ben dönene kadar.”
Daha sonra Nerevar onu beklediğimiz Kızıl Dağ’ın yamaçlarına taşındı ve bize Kızıl Dağ’ın altında neler yaşandığını anlattı. Nerevar’ın söyledikleri Dwemer’in özel eşyalar kullanıp kendi insanlarını ölümsüze çevirdiği ve Lorkhan kalbinin inanılmaz güçler tuttuğuydu. [Sadece daha sonra başkalarının Dagoth Ur’un Dwemer’in yok edildiğini, ölümsüz hale gelmediklerini düşündüğünü onayladı. Ve kimse orada gerçekten ne olduğunu bilmiyor.]
Nerevar’ı dinledikten sonra, ona, istediği gibi, akıl verdik, “Bu eşyaları Chimer insanlarının refahına bir güvence olarak tutmalıyız. Ve kim bilir, belki de Dwemerlar sonsuza kadar gitmemişlerdir, ancak sadece uzak bir bölgeye ışınlanmışlardır ve bir gün dönüp güvenliğimizi tekrar tehdit edebilirler. Bu yüzden, bu eşyaları tutmamız gerekiyor, onlar üzerinde ve prensiplerinde çalışmak için, böylece gelecek nesillerde güvenli olabiliriz.” diye teklif ettik.
Ve Nerevar’ın ağır kuşkularına rağmen, konsey tarafından yönetilmeye istekliydi, bir şart altında: Bu eşyaları Dwemer’in yapmaya yeltendiği saygısız şekillerde kullanmayacağımıza, hep birlikte, Azura üzerine kutsal yemin etmemiz gerekiyordu Kolayca kabul ettik ve Nerevar’ın emirleri yönünde kutsal yeminler ettik.
Daha sonra Nerevar ile Kızıl Dağ’a geri döndük ve Dagoth Ur ile karşılaştık. Dagoth Ur eşyaları bize vermeyi reddetti, tehlikeli olduklarını söyledi ve onlara dokunamayacağımızı. Dagoth Ur mantıksız görünüyordu, bu eşyalar ile sadece ona güvenilebileceğinde ısrar ediyordu ve biz de onun bir şekilde eşyalara dokunmasından etkilendiğini tahmin ettik, ancak şu an eminim ki, o gizlice eşyaların gücünü öğrenmişti ve onları kendine saklamaya karar vermişti. Sonra Nerevar ve korumamız eşyaları almak için güç kullanmaya başvurdu. Bir şekilde Dagoth Ur ve hizmetlileri kaçtı, ancak eşyaları alabildik ve onları koruması için Sotha Sil’e emanet ettik.
Birkaç yıl Nerevar ile Azura’ya ettiğimiz yemini tuttuk ama bu zaman içinde gizlice, Sotha Sil eşyalar üzerinde çalışmış ve gizemlerini öğrenmiş olmalıydı. Ve sonunda yeni bir barış dünyasından görüntülerle geldi, soylulara adalet ve onur, halkın ise sağlıklı ve varlıklı olduğu ve Tribunal’ın ise ölümsüz koruyucular ve Alimler olduğu. Ve kendimizi bu daha iyi dünya görüntüsüne kaptırarak, Kızıl Dağ’a yolculuk ettik ve Kagrenac’ın eşyaları ile kendimizi dönüştürdük.
Ve ayinimizi bitirip yeni güçlerimizi keşfetmeye başlarken, Daedra Lordu Azura belirdi ve çiğnediğimiz yeminimizden dolayı bizi lanetledi. Kehanet güçleri ile bize şampiyonunun, yeminine sadık Neravar’ın, geri dönüp hainliğimiz yüzünden bizi cezalandıracağını söyledi ve böyle saygısız bir bilginin tanrıların iradesine karşı gelmek ve alay etmek için bir daha asla kullanılamayacağını temin etti. Ancak Sotha Sil ona, “Eski Tanrılar zalim ve gaddarlar ve Elflerin umutlarından ve korkularından uzaklar. Yaşınız geçiyor. Biz yeni Tanrılarız, etten doğduk ve insanlarımızın ihtiyaçlarına kulak verecek kadar bilgeyiz. Tehditlerin ve azarların sende kalsın, dönek ruh. Biz cesur ve yeniyiz ve senden korkmayacağız.”
Ve sonra, o anda, bütün Chimerler Dunmer’e dönüştü, derimiz soldu ve gözlerimiz ateşe döndü. Tabii ki, bunu sadece olduğu an gördük ama Azura dedi ki, “Bunu ben yapmadım ama siz yaptınız. Kaderinizi seçtiniz ve insanlarınızın kaderini ve bütün Dunmerler sizin kaderinizi paylaşacak, şu andan zamanın sonuna kadar. Kendinizi tanrı olarak görüyorsunuz ama siz körsünüz ve her yer karanlık.” Ve Azura bizi yalnız bıraktı, karanlıkta ve hepimiz korkmuştuk ama cesur tarafımızı giydik ve Kızıl Dağ’ın ilerisine gittik, rüyalarımızın yeni dünyasını inşa etmek için.
Ve şekillendirdiğimiz yeni dünya şanlı ve cömertti ve Dunmer tapınması gayretli ve minnettardı. Dunmerler başta yeni yüzlerinden korkmuştu ama Sotha Sil onlarla konuştu, bunun bir lanet değil ama bir kutsama olduğunu, değişmiş doğalarının bir belirtisi olduğunu ve Yeni Elfler olarak zevk alacakları özel tad olduğunu, hayeletler ve ruhlar önünde artık titremeyen ama ölümsüz arkadaşları ve koruyucuları ile Tribunal’ın üç yüzü ile doğrudan konuşan uygar bir elf ırkı olduklarını söyledi. Ve hepimiz Sotha Sil’in konuşmasından ve gördüklerinden ilham almıştık ve cesaretlenmiştik. Zamanla, gelenekler oluşturduk ve onurlu ve dürüst bir toplumun tesislerini kurduk ve Resdayn toprakları bir milenyumluk barışı, eşitliği, diğer yabani ırklarda olmayan varlığı tanıdı.
Ancak Kızıl Dağ’ın altında, Dagoth Ur hayatta kaldı. Ve cesur yeni dünyamız daha da aydınlık parladığında bile, Kızıl Dağ’ın altında, karanlık toplandı, Sotha Sil’in Lorkhan kalbinden tatlı dille getirdiği Kagrenac Eşyalarının aydınlık ışığına yakın akraba olan bir karanlık. Karanlık büyüdükçe, onunla savaştık ve onu sınırlamak için duvarlar ördük ama onu asla yokedemedik, karanlığın kaynağının kendi ilahi ilhamımızın kaynağı ile aynı olduğu için.
Ve Rüzgartepe’nin sonraki günlerinde, Batılı İmparatorluğun boyunduruk altındaki iline düşürülmüş ve Tapınağın şanı kaybolurken ve Kızıl Dağ’dan karanlık akışı yükselirken, Azura’ya sözünü verdiği şampiyonun dönüşünü hatırlattık. Bekledik, kör halde ve karanlıkta, saf gölgelerle, tükenmiş ışıl ışıl görüşümüz ile yaptığımız aptallığımızdan utanç içinde, yargılanmamız korkusunda ve kurtuluşumuz umuduyla. Nerevarine kehanetlerini yerine getirecek yabancının, eski yoldaşımız yeniden doğmuş Nerevar mı, yoksa İmparatorun bir piyonu mu, yoksa Azura’nın pençesi mi ya da kaderin basit bir dönmesi mi olacak, bilmiyoruz. Ancak biz Tapınak prensiplerine bağlı kalmanız ve Hierographa’yı Apographa’dan ayıran eleştirilere uymanınız konusunda ısrar ediyoruz ve açıkça konuşulmaması gereken şeyleri konuşmamanızı da. İşine saygılı bir keşişin davranması gerektiği gibi davranın, ilkeler eve baş ilkelere olan bağlılık sözünüze uygun olduğu gibi, her şey affedilecektir. Bana karşı gelin ve bir tanrıya karşı durmanın ne demek olduğunu görürsünüz.
— Vivec