Çeviren: Mehmet Kardaş
Düzenleme: Mehmet Güder
Üçüncü Çağ, birinci yüzyılın bilgesi Montocai’nin kaleminden:
3. Çağ 109. Yıl:
Tamriel’in İmparatoru ilan edildikten on yıl sonra Antiochus Septim çevresindekileri sadece cinsel arzusunun çokluğu ile etkileyebilmişti. İkinci eşi Gysilla’dan 104. Yılda doğan Kintyra’ya büyük büyük halası İmparatoriçenin adını vermişti. Çok şişman ve Şifacılar tarafından bilinen her tür hastalığa yakalanmış olan Antiochus politikaya çok az zaman harcamıştı. Kardeşleri ise tam tersine bu işte çok iyiydiler. Magnus, Cyrodiil Kraliçesi Lilmoth ile evlenmiş, idam edilmiş Argonyalı rahip-kralı – ve Kara Bataklıktaki İmparatorluk dileklerini temsil etmiştir. Cephorus ve eşi Bianki ise sağlıklı çocukları ile Gilane’nin Balyozyurt krallığını yönetiyordu. Ama hiçbirisi Issızkent’in Skyrim Krallığının Kurt Kraliçesi Potema kadar politik olarak aktif değildi.
Kocası Kral Mantiarco’nun ölümünden dokuz yıl sonra bile Potema oğlu Uriel adına kral vekili olarak krallığı yönetiyordu. Sarayları özellikle İmparatora garezi olanlar için uğrak yeri olmuştu. Skyrim’in tüm krallarının yanında Morrowind ve Ulu Kaya’dan gelen elçiler Issızkent Kalesini düzenli olarak ziyaret ediyorlardı. Daha da uzaklardan gelen ziyaretçiler de oluyordu.
3. Çağ 110. Yıl:
Potema, limanda durmuş Pyandonea’dan gelen gemiyi izliyordu. Gri dalgaların üzerinde salınan, gördüğü birçok Tamrielik yapıya rağmen yaklaşan şey tamamen egzotik bir şeydi. Zarsi yelkeni ve kaba kitinden gövdesi ile böceksi bir görünüşü vardı ama o bunun gibilerini Morrowind’de de görmüştü. Aslında, eğer tamamen yabancı olan bayrağı olmasaydı, gemiyi limandaki diğerlerinden ayıramazdı. Tuzlu deniz havası sertçe eserken elini kaldırıp başka bir ada ülkesinden gelmiş olan ziyaretçileri selamladı.
Güvertedeki adamlar öncesinde onu uyardıkları gibi solgun olmak bir tarafa sanki etleri beyaz pelteden yapılmışçasına tamamen renksizdiler. Kral’ın ve çevirmeninin karaya çıkması ile kadın boş gözlerine doğru baktı ve elini uzattı. Kral bir şeyler söyledi.
“Efendim Kral Orgnum,” dedi çevirmen duraksayarak. “Size saygılarını iletiyor. Bu tehlikeli denizlerde kendisine sığınak sağladığınız için müteşekkir.”
“Cyrodiil dilini çok iyi konuşuyorsun,” dedi Potema.
“Dört kıtanın dillerini de oldukça akıcı bir şekilde konuşabilirim,” dedi çevirmen. “Ülkem Pyandonea’nin dili, Atmora, Akavir ve Tamriel dillerine de hakimim. Sizinki aslında en kolayı. Bu yolculuğu dört gözle bekliyordum.”
“Efendine buraya hoş geldiğini ve tamamen hizmetinde olduğumu söyle,” dedi Potema gülerek. Ve ekledi, “Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi? Sadece kibar olmaya çalışıyorum?”
“Elbette,” dedi çevirmen ve kralın gülümsemeyle karşılık verdiği bir şeyler söyledi. Onlar konuşurken Potema limanda şimdi tanıdık gelen gri pelerinli birkaç kişinin Antiochus’un adamı Levlet’le konuştuğunu gördü. Yaztutan Adalarından Psijic Tarikatı. Oldukça can sıkıcı bir durum.
“Adamlarımdan Lord Vhokken size odalarınızı gösterecek,” dedi Potema. “Maalesef, şu anda ilgilenmem gereken başka misafirlerimde var. Umarım efendin bunu anlayışla karşılayacaktır.”
Kral Orgnum anlayışla karşıladı ve Potema o aksam Pyandoneanlarla verilecek olan akşam yemeği hazırlıklarını başlattı. Psijic Tarikatı ile buluşacağı için tüm konsantrasyonunu toplaması gerekiyordu. Üzerine basit siyah bir elbise ve altın cübbesini aldı hazırlanmak için görüşme odasına gitti. Oğlu Uriel tahtta hayvanı joughat ile oynuyordu.
“Günaydın anne.”
“Günaydın tatlım,” dedi Potema oğlunu zorlanırmışçasına havaya kaldırarak. “Amma da ağırsın. On yaşında senin kadar ağır olan birini taşıdığımı hatırlamıyorum.”
“Çünkü ben on bir yaşındayım,” dedi Uriel annesinin muzipliğinin farkında olarak. “Ve büyük ihtimalle şimdi bana on bir yaşında bir çocuk olarak öğretmenimin yanında olmam gerektiğini söyleyeceksin.”
“Senin yaşındayken çalışmaya çok meraklıydım” dedi Potema.
“Ben kralım,” dedi Uriel huysuz bir biçimde.
“Ama bu duruma pek sevinme” dedi Potema. “Hakkın olan imparatorluk şimdiye senin olmalıydı, bunu anlıyorsun değil mi?”
Uriel kafasını salladı. Potema bir süre onun şaşırtıcı şekilde Tiber Septim’in portresine benzeyen haline baktı. Aynı zalim kaşlar ve güçlü bir çene. Büyüyüp çocukluk kilolarını kaybettiğinde büyük büyük büyük büyük büyük büyük amcasının bir eşi olacaktı. Arkasında kapının açılıp bir teşrifatçının içeri gri cübbeli birilerini getirdiğini gördü. Biraz ciddileşti, Uriel bir işaretiyle tahttan atlayıp odayı terk ederken Psijiclerin en önemlilerini selamlamak için durdu.
“Günaydın, Usta Celarus,” dedi Uriel, her kelimesini kraliyet aksanıyla tane tane telaffuz edip Potema’yı heyecanlandırarak. “Umarım Issızkent kalesindeki rahatlığınızı memnun edici bulmuşsunuzdur.”
“Memnun kaldık, Kral Uriel, teşekkür ederiz,” dedi Celarus, memnun ve alımlı bir şekilde. Celarus ve Psijicleri odaya girdi ve kapı arkalarından kapandı. Potema konuklarını karşılamadan bir süre tahtta oturdu.
“Sizi beklettiğim için çok özür dilerim,” dedi Potema. “Yaztutan Adaları’ndan o kadar yol geliyorsunuz ve bende sizi bekletiyorum. Beni affedin.”
“O kadar da uzun bir yolculuk değil” dedi gri cübbelilerden biri sinirli bir şekilde. “En azından Pyandonea kadar uzak bir yerden gelmedik.”
“Ah. Demek son konuklarım Kral Orgnum ve heyetini gördünüz,” dedi neşeli bir şekilde. “Sanırım benim onlarla ilgilenmemin biraz garip olduğunu düşünüyorsunuz, sonuçta Pyandoneanlar Tamriel’i işgal etmek istiyorlar. Siz, anladığım kadarıyla bu konuda da diğer her politik konuda olduğu kadar tarafsızsınız sanırım.”
“Elbette,” dedi Celarus gururla. “İstiladan kazanacak ya da kaybedecek bir şeyimiz yok. Psijic Tarikatı Tamriel’in örgütlenmesinde Septim Hanedanlığı’nın önde gelenlerinden olduğu için her türlü politik yönetimin üstesinden gelecektir.”
“Daha çok önüne gelen her melez hayvana atlayan bir pire gibi, değil mi?” dedi Potema gözlerini kısarak. “Önemini abartma Celarus. Sizin grubunuzun çocuğu Büyücüler Loncası, sizin iki katiniz kadar güçlüler ve benim tarafımdalar. Kral Orgnum’la bir anlaşma yapmak üzereyiz. Pyandoneanlar burayı alıp ben de imparatoriçe olduğum zaman asıl nereye ait olduğunu göreceksin.”
Potema görkemli bir adımla odayı gri pelerinlileri birbirlerine bakışır halde bırakarak terk etti.
“Lord Levlet’le konuşmalıyız,” dedi gri pelerinlilerden biri.
“Evet,” dedi Celarus. “Sanırım konuşmalıyız.”
Levlet’i, Ay ve Bulantı tavernasındaki her zamanki yerinde buldular. Celarus’un başı çektiği üç gri pelerinli içeri girerken, geçtikleri yoldan duman ve gürültü kayboluyor gibiydi. Ortaya çıkmalarıyla tütünün kokusu bile uçup gitmişti. Adam kalkıp onları yukarıdaki küçük bir odaya götürdü.
“Demek fikrini değiştirdin,” dedi Levlet açık bir gülümsemeyle.
“İmparatorunuz,” dedi Celarus ve sonra hatasını düzeltti, “İmparatorumuz Tamriel’in batı sahilini Pyandonean filosundan yirmi milyon altın karşılığında korumamız için bizden yardım istemişti. Bizde elli teklif ettik. Ancak olası bir Pyandonean istilasının tehlikesini göz önüne alırsak bir önceki teklifi kabul ediyoruz.”
“Büyücüler Loncası çok cömertçe — “
“Hatta beklide on milyon altına kadar inebiliriz,” dedi Celarus çabucak.
Akşam yemeği boyunca Potema, Kral Orgnum’a çevirmen yoluyla kardeşine başkaldırması için doldurdu. Yalan söyleme yeteneğinin başka kültürlerde de işe yaradığını görmek hoşuna gitmişti. Potema o gece yatağını kibar ve diplomatik açıdan uygun gördüğü için Kral Orgnumla paylaştı. Ve görünüşe göre de en iyilerinden biri çıkmıştı. Başlamadan önce adam ona bazı otlar yedirmiş, bu da onu sanki zamanın üzerinde süzülüyormuşçasına bir hazza sürüklemişti. Kendini adamın şehvetini emen soğuk bir sis gibi hissetmişti. Sabahleyin onu yanağından öpüp, gitmesi gerektiğini söylediğinde pişmanlık duydu.
O sabah gemi limanı terk etti ve istila için doğrudan Yaztutan Adası’na yöneldi. Arkasından biri dolanırken onları uğurluyordu. Bu Levlet’ti.
“Sekiz milyona yapacaklar efendim,” dedi.
“Mara’ya Şükürler olsun” dedi Potema. “İsyan için daha fazla zamana ihtiyacım var. Onlara benim hazinemden ödeme yap ve İmparatorluk Şehrine gidip on iki milyon Antiochus’tan al. Bu oyundan oldukça iyi kar etmeliyiz, tabi ki sende payını alacaksın.”
Üç ay sonra Potema, Pyandoneans filosunun Artaeum Adasından geldiği belli olan bir fırtınayla yok edildiğini duydu. Psijic Tarikatının ana limanı. Kral Orgnum ve tüm filosu yok edilmişti. “Bazen insanların senden nefret etmesini sağlamak,” dedi oğlu Uriel’i yanına yaklaştırarak, “bir işten karlı çıkmanın en iyi yoludur.”