Çeviren: Cem Filiz
Kuzeyli edebiyatındaki en renkli efsanelerden biri Tekgöz Olaf ile Numinex’in hikayesidir.
Uzun yıllar önce, ilk çağda, Numinex adında korkusuz bir ejderha bütün Skyrim’i yakıp yıktı. Bu korkunç yaratık bütün köyleri haritadan sildi, şehirleri yaktı ve sayısız Kuzeyli öldürdü. Tamriel’de canavarı durdurabilecek bir güç yoktu.
Skyrim tarihindeki bu karanlık zamanlarda, bölgeler arasında art arda savaşlar başlamıştı. Mevkibeyleri bir arada çalışsalardı canavarı mağlup edebilirdi ama güven az bulunan bir nitelikti.
Bir gün Olaf adında yetenekli bir savaşçı ortaya çıktı ve canavarı mağlup edeceğine dair söz verdi. Bazı kayıtlara göre kendisi Akçay Mevkibeyi idi. Efsanenin diğer versiyonlarına göre Olaf, Akçay halkından canavarı yakalamanın karşılığı olarak mevkibeyliğini istedi.
Ne şekilde olursa olsun Olaf, en güvendiği savaşçılarıyla birlikte işe koyuldu ve canavarı aramaya başladı, sonunda Numinex’i Antor Dağı’nın tepesindeki yuvasında buldu. Söylemeye gerek yok elbette, destansı bir çarpışma oldu.
İlk olarak Olaf baltası ve kalkanıyla ejderhanın karşısına dikildi. Efsanenin bazı versiyonlarına göre Olaf ve canavar günlerce çarpıştı ama güçleri birbirine eşitti.
Kayıtların çoğuna göre olayın devamında Olaf, ejderha karşısında etkisiz kalmasından usandığı silahlarını bir kenara bıraktı. İçindeki büyük öfkenin verdiği güçle ejderhaya korkunç bir Nida fırlattı.
Hikayenin bu noktasında tekrar farklı versiyonlar var. Bazı kayıtlara göre Olaf, Ejderlisanı gücünü kullandığının farkında değildi. Diğer kayıtlarda yazana göre ise bu yeteneğe uzun zamandır sahipti ama ilk olarak bir ejderhaya karşı kullanmayı arzuladı.
Daha sonra olanlar hakkında efsanenin bütün versiyonlarında aynı şeyden bahsedilir.
Ejderlisanı’nın inanılmaz gücünü kullanarak Numinex ve Olaf, Athor Dağı’nın tepesinde nidaların bolca kullanıldığı bir düelloya tutuşurlar. Böylesine güçlü kelamlar karşısında kayaların parçalandığı, gökyüzünün yarıldığı söylenir.
Sonunda, Numinex aldığı yaralardan dolayı bitkin düşer ve devrilir ve Olaf onu Başkent Akçay’a taşımayı başarır (bunu nasıl başardığı hikayenin hiçbir versiyonunda açıkça anlatılamıyor).
Akçay halkı Olaf’ın tutsağından oldukça etkilenir. Sarayın arkasına “Ejderkonak” adını verdikleri kocaman, taştan bir hücre inşa ederler. Numinex ölene dek bu hücrede kalır.
Ardından Olaf Skyrim’in Ulu Kralı olur, savaşları sona erdirir. Belki de Numinex’i yakalayarak elde ettiği büyük başarı onu herkesin kabul edeceği bir lider gibi göstermiştir ve böylelikle kıtaya tekrar barış hakim olmuştur.
Skyrim’i ziyaret eden birisi olarak bu masalı hem etkileyici hem de eğlendirici buldum. Kuzeylilerin en meşhur efsanelerinden biridir ve herkes bunun nedenini anlayabilir. Hikaye, yetenekli ve değerli bir Kuzeylinin korkunç bir düşmana boyun eğdirdiği bir kahramanlıktan bahsediyor. Bu efsanenin daha Kuzeyli tarzında olması sadece Olaf’ın Numinex’i bir içki masasında yenmesiyle mümkün olabilirdi.
Bu efsaneye şüpheyle yaklaşanlar da var elbette. Olaf’ın hükümdarlık zamanlarında yaşamış bir ozan olan Svaknir, Olaf’ın bu efsanedeki kahramanlıklarını gölgeleyen bir şiir kaleme almıştır. Bu nedenle öfkelenen Ulu Kral bu isyankar ozanı mahkum etmiş ve şiirin bütün yazılı kopyalarını yok etmiştir.
O şiirin bir kopyası için neler vermezdim! İtiraf ediyorum, Olaf’ın Numinex’i mağlup edişini Svaknir nasıl anlattı çok merak ediyorum.
Buna cevap veren birkaç eski, ozan çalışması var. Bu kitaplarda yazanlara göre Numinex oldukça yaşlı, güçsüz bir ejderhaymış. Bu kayıtlarda yazanlara göre ejderha son yıllarını, bir süre kırsal alanlarda terör estirdikten sonra huzur içinde ölmek üzere Athor Dağı’nın tepesinde geçirmek üzere uçup gitmiş.
Olaf Numinex’i bulduğunda, ejderha kendini savunamayacak kadar güçsüzmüş. Olaf ve adamları hiç zorluk çekmeden onu esir almışlar ve kahramanlıklarla dolu bu masalı uydurmaya karar vermişler. Kayda değer bir bilgi de Olaf ve Numinex’in düellosuna şahit olduğu söylenen bütün savaşçıların Olaf Ulu Kral olduktan sonra zengin birer lidere dönüşmeleridir.
Yine de Svaknir’in Olaf’a karşı kin beslediği de aşikardır. Kendisine ait bu iftiralarla dolu şiir Ulu Kral’ın şanına zarar vermeye yönelik olabilir. Ne yazık ki gerçeği asla bilemeyeceğiz.
Benden bu kadar sevgili okuyucu, son olarak şu hatırlatmayı yapayım: İyi bir tarihçi tarafsız olmalıdır ve bütün bakış açılarına önem vermelidir. Zaman böyle olayların kayıtlarının tahrif edildiği bir süreçtir, bu nedenle orijinal kaynağa ne kadar yaklaşırsan o kadar doğru sonuçlar elde edersin!