Çeviren: Enes Yetiş
Sene 3. Çağ 399 idi ve Menevia ile Wayrest arasındaki bölgeya bakan dağda bir hâkim, bir arabulucu ve bir yargıç vardı.
” Bu topraklar üzerinde ısrarla hak iddia ediyorsun demek, evlat” dedi hâkim. ” Hakkını vermeliyim. Ama senin gibi iddiada bulunan başkaları da var. Hal böyle olunca benim işim zorlaşıyor.”
” Buna iddia mı diyorsunuz siz?” dedi Lord Bowyn alay ederek. Gortwog gro-Nagorm adındaki ork ona meşum bir bakış attı.
” Topraklarda hak iddia etmesi için elinde geçerli belgeler var,” diye çıkıştı yargıç. ” Hem yasalarımız bütün ırkların eşit hakları olduğunu söyler. Bosmer ırkından vekillerimiz vardı bir zamanlar.”
” Peki ya günün birinde bir domuz ya da bir balık kalkıp da hak iddia ederse? Onların da benim gibi hakları olacak mı?”
” Ellerinde gerekli belgeler varsa, neden olmasın,” dedi hâkim gülümseyerek. ” Yasalar açık. Eğer iki kişi aynı anda, aynı şey üzerinde hak iddia ederse, aralarında düello yaparlar. Bu çok eski bir kuraldır ancak halen geçerli olduğunu düşünüyorum. İmparatorluk konseyi de bu konuda bana katılıyor.”
” Ne yapacağız?” diye sordu Ork, homurtulu bir ses tonuyla. Cyrodiil halkının diline pek aşina değildi.
” İlk talip, ki bu sen oluyorsun Lord Gortwog, düelloda kullanılacak zırhı ve silahları seçecek; ikinci talip ise, ki bu da sensin Lord Bowyn, yeri seçecek. Dilerseniz sizin adınıza düelloya katılması için birer şampiyon seçebilir veya düelloda bizzat kendiniz dövüşebilirsiniz.”
Breton ile Ork bir süre bakıştı. Sonunda, Gortwog konuştu, ” Zırh Ork zırhı, silah da çelik uzun kılıç olacak. Tılsımlama veya büyü kullanılmayacak.”
” Arena da, kuzenim Lord Berylth’in Wayrest’deki sarayının avlusu olsun,” dedi Bowyn Gortwog’a küçümser bakışlar atarken. ” Hiçbir ork oraya giremeyecek veya düelloyu izleyemeyecek.”
Ve anlaştılar. Gortwog bizzat dövüşeceğini duyurdu, Bowyn de henüz genç ve yeniyetme olmasına rağmen, dövüşmediği takdirde onuruna halel getireceğini düşünerek dövüşmeye karar verdi. Yine de, düellonun yapılacağı tarihten bir hafta önce antrenman yapmak için kuzeninin sarayına geldi. Onun için bir Ork zırhı alınmıştı ve Bowyn hayatında ilk defa bu kadar ağır ve bu kadar hantal bir şey giyiyordu.
Bowyn ve Berylth avluda alıştırma yaptılar. On dakika geçmeden, Bowyn nefes nefese kaldı. Yüzü kıpkırmızı olmuş ve zırhın içinde hareket etmeye çalışırken nefesi daralmıştı. Üstüne üstlük, kuzenindan pek çok kez darbe almasına rağmen, o bir vuruş dahi yapamamıştı.
” Ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi Bowyn akşam yemeğinde. ” bu metal yığınının içinde savaşabilecek birini tanısam bile, onu Gortwog ile dövüştürmezdim.”
Berylth onun durumuna üzülüyordu. Hizmetçiler tabakları toplarken, Bowyn ayağa kalktı ve onlardan birini işaret ederek: ” Sarayında bir Ork barındırdığını bana söylememiştin!” dedi.
Kabahat işlediğini düşünen yaşlı uşak, Lord Berylth’e dönerken ” Efendim?” diye inledi.
” Yaşlı Tunner mı?” diye güldü Berylith. ” O asırlardır haneme hizmet ediyor. Sana Ork zırhını nasıl kullanabileceğini öğretsin istersen, ne dersin?”
” Bunu ister misiniz?” diye sordu Tunner saygıyla.
Berylth’in bile daha önce bilmediği bir gerçek vardı; hizmetçisi, bir zamanlar Ulu Kaya’daki Lanetli Birlik üyelerindendi. Çok iyi dövüşür ve diğer orklara zırh ve savaş eğitimi verirdi. Emekliye ayrıldıktan sonra da hizmetçilik yapmaya başladı. Bowyn, onun tam zamanlı öğrencisi olmayı çaresiz kabul etti.
” Kendinizi çok zorluyorsunuz, efendim,” dedi Ork eğitimin ilk gününde. ” Ağır zırhın içinde çabuk yorulursunuz. Zırhın eklem yerleri, eğilip bükülmeyi kolaylaştırmak için özel tasarlanmıştır. Eğer eklemlere karşı kendinizi zorlarsanız, çok geçmeden düşmana harcayacak gücünüz kalmaz.”
Bowyn Tunner’ın talimatlarını uygulamaya çalıştı ancak her seferinde yoruluyordu. Yoruldukça zorluyor ve zorladıkça daha çabuk tıkanıyordu. Biraz su içmek için mola verdikleri sırada, Berylith hizmetçisini çağırıp onunla konuştu. Eğer Bowyn’in bir şansı olduğunu düşünselerdi, bu kesinlikle yüzlerindeki ifadeye yansırdı.
Tunner Bowyn’i sonraki iki gün boyunca eğitti, ancak leydi Elysora’nın doğum günü gelmişti ve Bowyn o gün güzel bir ziyafet çekti. İlk porsiyonda haşhaş likörü, ördek yağı ve çördükotuna bulanmış horoz eti yedi; ikinci porsiyonda kızarmış turnabalığı, şerbet ve tavşan etli köfte; ve üçüncü porsiyonda dilimlenmiş tilki dili, istiridye çorbası, ballom pudingi, battaglir tohumu ve fasulye aldı. Tatlı olarak ise collequivalı dondurma ve şeker lokumu yedi. Bowyn tıka basa doyduktan sonra arkasına yaslandığında, Gortwog, hâkimle birlikte odaya girdi.
” Burada ne arıyorsunuz?” diye haykırdı. ” Düelloya daha iki gün var!”
” Lord Gortwog düellonun bu akşam yapılmasını istiyor,” dedi hâkim. ” İki gün önce gizli ajanım bana eğitim aldığını söyledi, zira lord kuzeniniz ile müzakere ettik ve tarih değişikliği hususunda hemfikiriz.”
” Ama hazırlık yapmak için vaktim yok,” diyerek sızlandı Bowyn. ” Hem daha şimdi tıka basa yedim. Sevgili kuzenim, niçin bana bundan hiç bahsetmedin?”
” Tunner ile konuştum,” dedi Berylith, yüzü kızararak. ” Bu şartlar altında düello yapmanın en iyisi olduğuna karar verdik.”
Arenadaki dövüşe pek katılım olmadı. Midesi dolu olan Bowyn hızlı hareket edemiyordu. Ancak zırhı sürpriz bir şekilde bitkinliğine karşılık vererek, hızla ve kusursuzca hareket ediyordu. Darbelerden kaçtıkça, taarruzi ve müdafai manevralarını bedeninin değil zihninin kontrol etmesine izin verdi. Ömründe ilk defa bir Ork miğferinden bakmanın ne demek olduğunu görüyordu.
Sonunda tabi dövüşü kaybetti. Zira Gortwog bu tarz dövüşlerde ustaydı. Ancak hâkim, kazananı ilan edene kadar tam üç saat boyunca kıyasıya mücadele etmişti.
” Atalarımın anısına bu topraklara Orsinium ismini veriyorum,” dedi kazanan.
Bowyn’in ilk düşünceleri, bir Ork tarafından mağlup edildiğini ailesinin ve arkadaşlarının görmemesinin hayırlı olduğuydu. Avludan ayrılıp yatmaya gitti ve ertesi günün akşamına kadar uyudu. Uyandığında Gortwog’u Tunner ile konuşurken gördü. Dillerini anlamasa da, birbirlerini önceden tanıdıkları belliydi. Bir hizmetçi aracılığıyla yaşlı Orku yanına çağırdı.
” Tunner,” dedi kibarca. ” Benimle açık konuş. Lord Gortwog’un kazanmasını istiyordun, değil mi?”
” Bu doğru,” dedi Tunner. ” Ama sizi hayal kırıklığına uğratmadım. Düello iki gün sonra olsaydı hüsrana uğrardınız ama bugün çok daha iyi bir dövüş çıkardınız. Orsinium’un gerçek bir dövüş yapılmadan, tereyağından kıl çeker gibi kazanılmasını istemedim.”