Yazan: Waughin Jarth
Çeviren: Stormlancer
Decumus Scotti’nin, Lord Vanech’in Yapı Komitesi ve onun temsilcileri adına bölgedeki ticareti geliştirmek için iş anlaşmaları ayarlarken, Kara Bataklık’ın güneyinde, tamamen imparatorluğa bağlanmış olan şehir Gideon’da olduğu sanılıyordu. Bunun yerine, yarı suya batmış, Hixinoag adıyla bilinen küçük berbat köyde, kimseyi tanımadığı bir yerdeydi, Chaero Gemullus adında uyuşturucu kaçakçısı hariç kimseyi.
Gemullus, ticaret karavanının güney yerine kuzeye gitmiş olması konusunda çok da endişeli değildi. Scotti’ye, köylülerden satın aldığı bir kova trodh adlı minik minik çıtır balığı paylaşma konusunda bile izin vermişti. Scotti onların pismiş olmasını yeğlerdi ya da en azından ölü olmalarını ama Gemullus, ölmüş ya da pişirilmiş trodh balığının, ölümcül derecede zehirli olacağını nazikçe açıkladı.
Kıvrılan küçük yaratıklardan birisini ağzına koyarken “Eğer olmam gereken yerde olsaydım” diye somurttu Scotti. “Bir rosto ve bir bardak şarap içiyor ve biraz peynir yiyor olabilirdim”
“Kuzeyde ay şekeri satarım ve onu güneyden alırım.” dedi kaygısızca.” Daha esnek olmalısın, dostum.”
“Benim tek işim Gideon’da” dedi Scotti, kaşlarını çatarak.
“Ee, birkaç tane seçeneğin var,” diye cevapladı kaçakçı. “Sadece burada kalabilirsin. Argonya köylerinin çoğu kurulduğu yerde uzun süre için kalmaz ve Hixinoag ‘da Gideon’un kapılarına doğru kaymak adına iyi bir şansın mevcut. Senin bir ya da iki ayını alabilir. Belki de en kolay yolu bu.”
“Bu beni programdan oldukça geride bırakır.”
“Öbür seçenek, karavana tekrar katılabilirsin.” Dedi Gemullus.”Bu sefer doğru yönde gidiyor olabilir ve çamurda sıkışıp kalmayabilir ve karavandakiler Naga haydutları tarafından tamamen öldürülmeyebilir.”
“Hiç umut vermiyor” dedi Scotti kaşlarını çatarak. “Başka fikir?”
“Köklere bin. Yer altı ekspresi.” Gemullus sırıttı, “Beni takip et.”
Scotti, Gemullus’u köyün dışına ve ince desteler halinde, yosunlarla kaplanmış bir grup ağaca kadar takip etti. Kaçakçı zaman zaman duraksayarak yapışkan çamuru dürterken, gözlerini zeminde tuttu. Sonunda, zeminin yükselmesini sağlayan, büyük yağlı baloncuklardan bir kitlenin tetiklediği bir nokta buldu.
“Mükemmel” dedi. “Şimdi, önemli olan paniğe kapılmamak. Ekspres sizi güneye doğru götürecek, bu kış mevsimi göçü ve her tarafta kızıl kil toprağı gördüğünüzde Gideon’un yakınında olduğunuzu bileceksiniz. Sadece panik yapmayın ve bir baloncuk yığını gördüğünüzde bunun, sizin dışarı çıkmak için kullanabileceğiniz bir nefes olmadığını bilin.”
Scotti Gemullus’a şaşkınca baktı. Adam tamamen anlamsızca konuşuyordu. “Ne?”
Gemullus Scotti’nin omuzlarından tuttu ve onu baloncuk yığınının üstüne konumlandırdı. “Tam burada dur… “
“Scotti, kaçakçıya korkuyla çarpılmış şekilde bakarken, çamura hızlıca battı.
“Ve kızıl kil toprağını görünceye kadar bekleyeceğini hatırla ve sonra baloncukları gördüğün sonraki seferde, yukarı yüklen… “
Scotti özgür kalmak için çırpındığı kadar çabuk şekilde battı. Çamur Scotti’yi boynuna kadar sardı ve “Oog” gibi bir sesten başka hiçbir şey söyleyemeden bakmaya devam etti.
“Ve hazmediliyor olduğunuz fikriyle paniğe kapılmayın. Bir kök solucanının midesinde aylarca yaşayabilirsiniz.”
Scotti panik içinde son bir nefes aldı ve çamurun içinde kaybolmadan önce gözlerini kapattı.
Katip ummadığı, çevresini kaplayan bir sıcaklığın içine düştü. Gözlerini açtığında, etrafının tamamen transparan, yapışkan bir maddeyle kaplandığını, çamur içerisinde havadaymışçasına kayarken ve köklerin karışık bağlantılarını geçerken direk olarak ileriye, güneye doğru yolculuk ettiğini fark etti. Scotti, karanlıktan oluşan bir yaratık uzamla çılgınca ileri doğru koşuştururken, ağaçların kalın lifli dokunaçlarının çevresinde ve üzerinde dönerken,şaşkınlığını ve keyfi eşit derecelerde hissetti. Bu, Yer altı Ekspresinde, bataklığın altındaki derinlik değildi, sanki gece yarısının, gökyüzünün yüksek yerleriydi.
Üzerindeki devasa kök yapısına belli belirsiz bakarken, Scotti kıpırdayan, köklere binen sekiz ayak uzunluğunda, kolsuz, bacaksız, renksiz, kemiksiz, gözsüz ve neredeyse şekilsiz bir yaratık sekli gördü. İçinde karanlık bir şey vardı ve o yakına gelirken Scotti onun bir Argonyalı erkeği olduğunu görebiliyordu. El salladı ve Argonyalı’nın içinde olduğu iğrenç yaratık biraz düzleşti ve ileriye doğru hareketlendi.
Gemullus’un sözleri bu esnada Scotti’nin zihninde yeniden ortaya çıktı. “Yaz ayı göçü”. “hava deliği”, “hazmedildin” -bunlar sanki, onların gelişine karşı yüksek derecede dirençli olan beyninde yaşamak için yer bulmaya çalışan, etrafında dans eden tümcelerdi. Ama duruma bakmanın başka bir yol yoktu. Scotti yolculuğun bir yolu olarak, canlı balık yemekten, canlı canlı yenilmeye geçmişti. O solucanlardan birisinin içindeydi.
Scotti bayılmak gibi akıllıca bir karar verdi.
Bir kadının sıcak kucaklayışı tarafından sarıldığı güzel bir rüya esnasında uyandı. Gülerken ve gözlerini açarken, gerçekte nerede bulunduğu gerçeği beynine hızla hücum etti.
Yaratık hala kör bir biçimde, köklerin arasından sıyrılarak ileriye çılgınca hareket ediyordu ama artık gece semalarındaki bir uçuş gibi değildi. Simdi pembeler ve kırmızılarla, günışığındaki gökyüzü gibiydi. Scotti, Gemmullus’un kırmızı killere bakmasını söylediğini hatırladı ve Gideon’un yakınlarında ol maliydi. Bulması gereken sonraki şey baloncuklardı.
Hiçbir yerde baloncuk yoktu. Solucanın içi hala sıcak ve konforlu olsa da, Scotti çevresindeki toprağın ağırlığını hissetti. “Sadece panik yapma” Gemullus böyle demişti ama o nasihati duymak başka şeydi, nasihati almak başka şeydi. Kıpırdanmaya başladı ve yaratık ondan aldığı artan baskıyla daha hızlı hareket etmeye başladı.
Aniden Scotti karsısında onu gördü, baloncuklardan oluşan zayıf bir helezon çamur boyunca bazı yer altı borularından yukarı doğru yükseliyordu, dümdüz yukarı, köklerden üstündeki yüzeye doğru. Kök solucanı içinden geçtiği anda Scotti, yaratığın ince derisini parçalayarak olanca gücüyle yukarı doğru bastırdı. Baloncuklar Scotti’yi hızlıca yukarı itti ve göz açıp kapatıncaya kadar kırmızı vıcık vıcık çamurun içinden dışarı fırladı.
İki gri Argonyalı ellerinde bir ağ ile yakın bir ağacın altında duruyordu. Scotti’nin yönüne nazik bir merakla baktılar. Ağlarının içinde birkaç tane kıpırdanan tüylü faremsi yaratık olduğunu Scotti fark etti. Onlara dönmüşken, bir başkası ağaçtan aşağı indi. Scotti bu uygulamada eğitilmiş olmasa da, balık tutulduğunu gördüğü zaman anlardı.
“Affedersiniz, delikanlılar,” dedi Scotti neşeli bir şekilde. “Merak ediyordum da Gideon’un yönünü bana belirtebilir misiniz?”
Argonyalılar kendilerini Alev Çizen ve Taze Yapraklı Yelken olarak tanıttılar ve soru üzerinde kafaları karışmışken birbirlerine bakındılar.
“Kimi ararsınız?” diye sordu Taze Yapraklı Yelken.
“Sanırım ismi… ” dedi Scotti, Gideon’daki Kara Bataklık bağlantılarını içeren, uzun süre önce kaybettiği dosyanın içeriğini hatırlamaya çalışarak. ” Archein… Sağ Ayağı Kayadan?”
Alev Çizen başını salladı, “Beş altın için, gösterir yolu. Sadece doğu. Gideon’un doğusudur çiftlik. Çok hoş.”
Scotti iki gündür yaptığı en iyi anlaşma olduğunu düşündü ve Alev Çizen ‘in eline beş septim bıraktı.
Argonyalılar Scotti’ye çamurlu, şerit halinde ve sazlıklardan geçen ve yakında Topal koyu’nun uzak yerlerindeki parlak mavi açıklığını ortaya çıkaran bir yol gösterdi. Scotti çevresindeki görkemli, duvarlı, parlak koyu kırmızı çiçeklerin duvarların tüm kirliliğinden dışarı fırladığı malikanelere baktı ve “Bu çok güzel.” seklinde düşündüğüne kendi kendine hayret etti.
Topal koyu’ndan bati taraflarına koşarken, yol hızlı akan bir dereye paralel hareket ediyordu. Onkobra nehri diye anılırdı, öyle söylenmişti. Kara Bataklık’ın derinlerine, eyaletin çok karanlık olan kalbine akardı.
Kapıları geçip Gideon’un doğusundaki büyük tarlalara göz atarken, Scotti tarlalardan birkaçının ekime meyilli olduğunu gördü. Çoğu solmuş asmalara, terk edilmiş meyve bahçelerine, yapraksız ağaçlara hala tutunan, geçmiş hasattan kalan çürümüş ürünlerdi. Tarlalarda çalışan Argonyalı köleleri zayıf, ince, neredeyse ölmek üzereydiler, yasamın ve mantığın yaratıklarından çok, tekin olmayan ruhlar gibiydiler.
İki saat sonra, üçü doğuya olan zorlu yürüyüşlerine devam ederken, en azından malikaneler hala belli bir uzaklıktan etkileyiciydi, yol otlarla kaplı olsa da hala sağlamdı ama Scotti sinirlenmişti, tarla isçileri ve tarımsal vaziyet onu şoka uğratmıştı ve artık bölge için merhamet hissetmiyordu. “Ne kadar daha ilerde?”
Taze Yapraklı Yelken ve Alev Çizen sanki soru onları içeren bir şey değilmiş gibi birbirlerine baktılar.
“Archein doğuda mı?” Taze Yapraklı Yelken hesapladı. “Yakın mı ya da uzak mı?”
Alev Çizen birine karşılık vermezmiş gibi omuz silkti ve Scotti’ye “Beş altın için, gösterir yolu. Sadece doğu. çiftliktir. Çok hoş.”
“Hiçbir fikriniz yok, değil mi?” dedi Scotti. “Başka birisine sorabilme şansım varken, bunu ilk yerde neden söyleyemediniz?”
İleri doğru uzanırlarken, ileride toynak vuruşlarının sesleri vardı. Bir at onlara yaklaşıyordu.
Scotti sürücüyü selamlamak için sesin geldiği tarafa doğru yürümeye başladı ve Alev Çizen’in pençeli tırnaklarının parlamasını ve onun üzerinde yaptığı büyüyü göremedi. Omurgası, kollarının ve bacaklarının kasları boyunca bir buz öpücüğü ile aniden hareketsiz kaldı, sanki kati bir çeliğin içine sarılmış gibi. Felç edilmişti.
Felç büyüsünün büyük laneti, ne yazık ki okuyucunun yeterince bilmeyebileceği gibi, vücudunuz tepki vermezken görmeye devam etmesi ve hatta düşünebilmenizin devam etmesidir. Scotti’nin aklından geçmekten olan düşünce, “Lanet olasıca.” idi.
Alev Çizen ve Taze Yapraklı Yelken için tabi ki, Kara Bataklık’taki tüm basit günlük isçiler gibi başarılı Yanılsama büyücüleriydi. Ve İmparatorluk vatandaşlarının ahbabı değillerdi.
Argonyalılar, tam sürücü ve atı köşeden dönüp gelirken Decumus Scotti’yi yolun kenarına iteklediler. Adam, tam olarak pullu derisiyle ayni renkte, parlayan koyu yeşil bir pelerinle soylu ve kafasının üstünde boynuzlu bir taçmış gibi oturan, teninin parçası olan fır fırlı kukuletasıyla etkileyici bir şahsiyetti.
“Selamlar, kardeşler!” dedi, ikisine binici.
“Selamlar, Archein Sağ Ayağı Kayadan ” diye karşılık verdiler ve sonra Taze Yapraklı Yelken ekledi. “Bu güzel günde Lordumun işi nedir?”
“Rahat yok, rahat yok.” İç çekti Archein soyluca. “Bayan işçilerimden birisi ikiz doğurdu. İkizler! Çok şükür, kasabada onlar için iyi bir tacir var ve yaygaraya çok fazla tahammül etmek zorunda kalmadı. Ve sonra, Gideon’da buluşmam gereken Lord Vanech’in Yapı Komitesinden budala bir imparatorluk sakini var. Eminim o hazineyi açmadan önce büyük bir gezi isteyecek. Bunun gibi birçok yaygara.” Alev Çizen ve Taze Yapraklı Yelken sempati duydular ve sonra Archein Sağ Ayağı Kayadan atını sürüp giderken, onlar rehinelerine bakmaya gittiler.
Onlar için bir talihsizlik olarak, Kara Bataklık’taki yerçekimi Tamriel’deki diğer yerler gibiydi, rehineleri Decumus Scotti, onların kendisini bıraktığı yerden aşağı yuvarlanmaya devam etmişti ve o sırada Onkobra nehrindeydi, boğuluyordu.