Çeviren: Cemre Serpal
Düzenleme: Mehmet Güder
Büyük Bilge uzun, dağınık bir adamdı, sakallı ama keldi. Kütüphanesi de onu andırırdı: tüm kitaplar zamanla tozlu yığınlar haline geldikleri alt raflara taşınmıştı. Kitaplardan birkaçını derslerde kullanırdı, öğrencileri Taksim ve Vonguldak’a Büyücüler Loncası’nın Vanus Galerion tarafından nasıl kurulduğunu anlatırken mesela. Taksim ve Vonguldak’ın, Galerion’un Psijic Tarikatı’na katılması ve oradaki büyü çalışmalarının Büyücüler Loncası’ndakinden ne kadar farklı olduğu hakkında pek çok sorusu vardı.
” Çok iyi planlanmış bir yaşam biçimi ve şekliydi,” diye açıkladı Büyük Bilge. ” Oldukça elit tabaka içindi aslında. Bu, Galerion’un en çok karşı çıktığı durumdu. Galerion, Büyü çalışmalarının bedava olmasını istiyordu. Bedava olmasa da karşılayabilen herkes için açık olmasını istiyordu. Bunu yaparak, Tamriel’deki hayatın akışını değiştirdi.”
” İksir, eşya ve büyü yapanların tüm ayinlerini sistemleştirdi, değil mi, Büyük Bilge?” diye sordu Vonguldak.
” O, yaptıklarının yalnızca ufak bir kısmıydı. Bugün bildiğimiz büyü, Vanus Galerion’dan gelir. O, büyü dallarını, kitleler tarafından anlaşılsın diye, yeniden düzenledi. Simya ve Tılsımlama aletleri icat etti. Böylece, yetenekleri ve servetleri ne olursa olsun herkes, büyünün geri tepmesinden korkmadan istediklerini hazırlayabileceklerdi. Eh, neticede bunu başardı.”
” Ne demek istiyorsun, Büyük Bilge?” diye sordu Taksim.
” İlk aletler şimdi kullandıklarımızdan daha çok otomatikleştirilmişti. Herhangi biri, simya ve tasımlamadan zerre anlamadan onları kullanabilirdi. Arteum Adasında, öğrenciler uzun ve yorucu yıllar sonrasında yetenekleri öğrenmek zorundaydı fakat Galerion bunun da Psijic’in diğer bir elitleşme örneği olduğuna karar verdi. Onun icat ettiği aletler, robotik usta tılsımlayıcı ve simyacılar gibiydi, parasını ödediği sürece müşteri için her şeyi yaratabilirdi.”
“Yani örnek olarak, biri dünyayı ikiye bölecek bir kılıç yapabilir miydi?” diye sordu Vonguldak.
“Sanırım, teorik olarak fakat onun için dünyadaki tüm altınlar gerekirdi,” Diye kıkırdadı Büyük Bilge. ” Hayır, asla böyle büyük bir tehlike altında olduğumuzu söyleyemem fakat bazı eğitimsiz köylülerin, bilgilerini aşan şeyleri icat edip yol açtığı bazı talihsiz kazalar da vardı. Neticede Galerion eski aletlerini parçalara ayırdı ve bugün kullandıklarımızı yarattı. Biraz elit, insanların bir şey yapmadan önce ne yaptıklarını bilmelerini gerektiriyor fakat dikkate şayan bir şekilde kullanışlı.”
“İnsanlar ne icat etmişti?” diye sordu Taksim. “Harhangi bir hikaye var mı?”
“Sizi sınav yapmamam için dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun,” dedi Büyük Bilge. ” Fakat sanırım size bir hikaye anlatabilirim, bir noktayı anlatmak için. Bu dikkate değer hikaye Yaztutan Adalarının batı kıyısında, Alinor isimli bir şehirde geçiyor ve Thaurbad isimli bir katip hakkında. İkinci Çağ’daydı fakat Vanus Galerion’un Büyücüler Loncasını kurmasından ve -Tamriel’e olmasa da- yerel kurullar olarak Yaztutan Adaları’nda yayılmasından çok uzun süre geçmemişti.
Beş yıl boyunca, bu katip, Thaurbad, dış dünya ile haberleşmelerini ulağı Gorgos ile hallediyordu. Münzevi hayatını kabul etmesinin ilk yılında, kalan arkadaşları ve ailesi -doğruyu söylemek gerekirse ölmüş olan karısının ailesi ve arkadaşları- ziyaret etmeyi denemişlerdi. Fakat en usanmak bilmez akraba bile hiç teşvik edilmeyince sonunda pes eder. Kimsenin Thaurbad Hulzik ile görüşmek için iyi bir sebebi yoktu ve zamanla çok az kişi denedi. Kız kardeşi arada sırada, zorla hatırladığı insanlar hakkında bilgi vermek için mektup yazıyordu fakat bu iletişim bile nadirdi. Gelen ve giden mesajların çoğu işiyle ile ilgiliydi, Auri-El’in Tapınağının haftalık duyurusunu yazmak. Bu bildiriler, tapınak kapısına, loncalara, ilan panolarına ve bu tür yerlere asılırdı.
O gün Gorgos’un ona getirdiği ilk mesaj şifacısındandı, ona Perşembe günkü randevusunu hatırlatıyordu. Thaurbad’in cevabini yazması uzun sürdü, kasvet veren ve olumlu. Onda Kızıl Veba vardı ki makul bir fiyat ile tedavi oluyordu- o günlerde iyileştirme dalının şimdiki kadar ustalaşmadığını hatırlamanız gerekli. Berbat bir hastalıktı ve konuşma yeteneğini elinden almıştı. Bu yüzden de yazı ile iletişim kuruyordu.
Bir sonraki mesaj Tapınaktaki katip, Alfiers’ten gelmişti ve her zamanki kadar sinir bozucuydu: ” THAURBAD, EKTEKİLER PAZARIN İHTARI, GELECEK HAFTANIN OLAYLAR TAKVİMİ VE ANMA YAZILARIDIR. YAZILARINI BİRAZ CANLANDIRMAYA ÇALIŞ. GEÇEN ÇALIŞMADAN MEMNUN DEĞİLİM.”
Thaurbad duyuru yazma işine daha Alfiers Tapınağa katılmadan başlamıştı, yani onun kafasındaki hayali Alfiers tamamen teorikti ve zaman içinde evrim geçirmişti. İlk başta onun siğillerle kaplı bir sloadess[dişi, sümüklü böcek türü yaratık] olduğunu düşünmüştü; daha yakın zamanlarda ise, incecik bir kız kurusuna mutasyon geçirmişti. Elbette altıncı hissinin kuvvetli olup, Alfiers’in kısa zaman içinde kilo vermiş olma ihtimali de vardı.
Alfiers neye benzerse benzesin, Thaurbad’a karşı tavrı belliydi, sarsılmaz bir küçük görme. Alfiers onun espri anlayışından nefret ediyordu, yanlış yazmalarındaki en küçük hatayı buluyordu ve onun yazı planlarının ve yazılarının en kötü amatör işi olduğunu düşünüyordu. Neyse ki Tapınak için çalışmak, Alinor’un Kralı için çalışmaktan sonraki en güvenli işti. Pek fazla para getirmiyordu fakat onun harcamaları da zaten kısıtlıydı. Aslında, artık çalışmaya ihtiyacı yoktu. Saklanmış oldukça iyi bir birikimi vardı fakat şu günlerde zamanını aklını meşgul edecek çok fazla bir şey yoktu, bu yüzden duyuru işi onun için çok önemliydi.
Gorgos, tüm mesajları teslim ettikten sonra, temizlemeye başladı ve bu sırada Thaurbad’a şehirdeki haberleri anlatmaya başladı. Gorgos her zaman öyle yapıyordu ve Thaubad nadiren ona dikkat ediyordu. Fakat bu kez anlatacağı ilginç bir şeyi vardı. Büyücüler Loncası, Alinor’a gelmişti.
Thaurbad dikkatle dinlerken, Gorgos ona Lonca hakkındaki dikkat çekici Baş Büyücüler ve inanılmaz simya ve tılsımlıma aletleriyle ilgili her şeyi anlattı. Delikanlı bitirdiğinde, Thaurbad bir kağıda bir şeyler karaladı ve notu ve bir tüy kalemi Gorgos’a uzattı. Notun üzerinde ” Bu tüy kalemi tılsımlasınlar.” yazıyordu.
Gorgos “Pahalıya gelecek.” dedi.
Thaurbad ona yıllarca biriktirdiği, binlerce altın parçasından oluşan büyükçe bir yığını verdi ve dışarı yolladı. Thaurbad sonunda Alfiers’i etkileyebilme ve Auri-El’in Tapınağına şöhret getirme yeteneğine sahip olacaktı.
Hikayeyi benim duyduğum sekliyle, Gorgos altını alıp Alinor’u terk etmeyi düşünmüş fakat zavallı yaşlı Thaurbad’a acımış. Hatta daha da fazlası, patronu için her gün mesaj taşıdığı Alfiers’ten nefret ediyormuş. Gerçekten iyi sebeplerle olmasa da, Gorgos, Lonca’ya gitmeye ve tüy kalemi tılsımlatmaya karar vermiş.
Daha önce dediğim gibi Büyücüler Loncası o zamanlar, özellikle de o zamanlar elit bir kuruluş değildi fakat ulak çocuk içeri girip Eşya Üreticiyi kullanmak isteyince, şüphe ile karşılandı. Altın kesesini gösterdiğindeyse bu tavır kayboldu ve odaya götürüldü.
Şimdi, ben eskilerin tılsımlıma aletlerini görmedim, bu yüzden hayal gücünüzü kullanmanız gerekecek. Orada Tılsım ile bağlanması istenen nesnenin konduğu bir prizma ve ruh cevherleri ile yakalanmış enerjilerin fanusları vardı. Bunlardan başka, neye benzediği veya nasıl çalıştığı konusunda kesin konuşamam. Loncaya verdiği tüm altınlardan dolayı, Gorgos tüy kalemi var olan en pahalı ruh ile birleştirebilirdi, o da Feyfolken adında daedrik bir şeydi. Yeni Lonca üyeleri, diğer üyelerin çoğu gibi bilgisiz olduğundan, o ruh hakkında enerji ile dolu olduğu dışında bir şey bilmiyorlardı. Gorgos odadan ayrıldığında, tüy kalem son haddine kadar tılsımlanmıştı. Aslında güçten titriyordu.
Tabi ki, Thaurbad onu kullandığında onun seviyesinin ne kadar üzerinde olduğu belli oldu.
“Ve şimdi” dedi Büyük Bilge. “Sınavınızın zamanı geldi.”
“Fakat ne oldu? Tüy kalemin güçleri neydi?” diye haykırdı Taksim.
“Hikayeyi burada kesemezsin!” diye karşı çıktı Vonguldak.
“Hikayeye Çağrı sınavınızdan sonra, eğer ikinizde iyi uygularsanız, devam edeceğiz.” dedi Büyük Bilge.