Çeviren: Ahmet Sait Akten
Sheogorath’ın müziği keşfetmesi
Çok eski zamanlarda, dünya hala ham haldeyken, Sheogorath ölümlülerin arasına karışmaya karar verdi. Elinde değnek olan bir beyefendi kılığına bürünüp kimse fark etmeden dünya üzerinde gezmeye başladı. On bir gün on bir gece sonra, ölümlülerin yaşamının kendi sonsuz ilahi yaşamından bile daha sıkıcı olduğuna karar verdi.
“Hayatlarını daha ilginç yapmak içim ne yapabilirim acaba?” diye sordu kendi kendine. O esnada, yakınındaki genç bir bayan özlem dolu bir şekilde, ” Şu kuşların sesi ne kadar da güzel” diye iç çekti.
Shegorath içinden kızın bu sözüne hak verdi. Sesleri berbat ve sıradan olan ölümlü insanoğlu, kuşlar gibi güzel ve ilham verici sesler çıkaramıyordu. Shegorath, diğer daedrik prenslerin sorumluluğunda olduğu için ölümlülerin doğasını değiştiremezdi. Ama onlara güzel sesler çıkarmaları için enstrümanlar verebilirdi.
Sheogorath narin kızı tuttuğu gibi parçalara ayırdı. Kafatasından ve kol kemiklerinden davul, tendonlarından ut ve diğer kemiklerinden de flüt yapıp bu hediyeleri ölümlülere takdim etti, böylece müzik doğmuş oldu.
————————
Sheogorath ve Kral Lyandir
Kral Lyandir son derece aklıselim bir adam olarak bilinirdi. Küçük, sanattan yoksun ve çirkin görünümlü bir sarayda yaşardı.” Bundan başka bir şeye ihtiyacım yok benim” derdi hep. “Altınlarımı ordum ya da halkım için harcamak varken niye böyle lüks şeyler için çarçur edeyim ki?” *
Krallığın duyarlı yönetimiyle birlikte halk zenginlik içinde yaşıyordu. Ama ne var ki, halk her zaman tasarruf konusunda kralla aynı hassasiyeti göstermiyordu. Gerekli ve kullanışlı olmamasına rağmen güzel görünen evler inşa ediyorlardı. Sanat için vakit ve enerji harcıyorlardı. Yıl içerisinde festivaller düzenleyip israf ediyorlardı, hayatlarından oldukça memnundular.
Kral Lyandir halkının tutumlu ve duyarlı olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradı. Ümitsizce yıllarca ne yapacağını düşünen Kral sonunda halkının vakitlerini boş işlerde harcamadıkları takdirde ne kadar çok şey kazanabileceklerini idrak edemediklerine karar verdi. Herhalde tasarrufun nasıl yapılacağını onlara daha iyi göstermem gerekiyor diye düşündü.
Kral yeni binaların abartılı, dekorasyonlu ve gerektiğinden daha geniş yapılmalarını yasakladı. Bu karar halkın hoşuna gitmedi ama Krallarını seviyorlardı ve kanunlara saygı duyuyorlardı. Birkaç yıl sonra artık binaların çoğu gösterişli ve abartılı değil basit ve sade yapıdaydı. Ama insanlar tasarruf edilen parayla daha fazla gösterişli sanat eseri almaya ve daha büyük festivaller düzenlemeye başladılar.
Bir kez daha, Kral Lyandir halkına vakit ve kaynaklarını daha uygun işlerde kullanmanın faydalarını göstermek istedi. Şehirde sanatla ilgili her şeyi yasakladı. Bu yeni karar insanları bir hayli rahatsız etti ama krallarının her zaman onların iyiliğini istediğini biliyorlardı. Ama insanoğlunun arzuları doğası gereği bu kadar kolay kısıtlanamazdı. Birkaç yıl içerisinde şehir tamamen basit ve sade binalarla doldu taştı ve sanattan tamamen arındırıldı. Ama artık insanların festivaller ve partiler için daha fazla paraları ve vakitleri vardı.
Bu durumdan bir hayli üzgün olan Kral Lyandir halkına bir çocuk gibi davranması gerektiğine karar verdi, tıpkı bir çocuk gibi gerçekte neyin önemli olduğunu anlamaları için güçlü bir otoritenin koyacağı kurallara ve disipline ihtiyaçları vardı. Tüm eğlence etkinlikleri durduruldu. Şarkı söylemek, dans etmek ve müzik artık yasaktı. Hatta yiyecek ve içecekler bile sadece su ve temel gıdalarla sınırlandırılmıştı.
Artık halkın canına tak etmişti. Ama Kralın iyi eğitimli ve güçlü bir ordusu olduğu için isyan etmek imkansızdı. Bu yüzden halk büyük kalabalıklar halinde mabetlere ve tapınaklara akın etti ve tanrılara hatta bazı Daedrik Prenslere Kral Lyandirin bu yeni kanunları geri alması için yalvarıp yakarmaya başladılar.
Sheogorath bu yalvarışları işitti ve Kral Lyandiri ziyaret etmeye karar verdi. Bir gece rüyasında Krala göründü, kral çiçek bahçesindeydi ama çiçeklerin yaprakları yerine kolları ve merkezinde de deli tanrının yüzü vardı. Ben yaratıcılığın ve çılgınlığın lorduyum. Sana yaratıcılıkla ilgili bir lütufta bulunamadığım için seni diğer lütfumdan bolca istifade etmen için kutsamaya karar verdim.”
O günden sonra, şehirde doğan her çocuk delirmiş olarak doğdu. Bebekler zihinsel hastalıkları belli etmedikleri için bu durum yıllar sonra ortaya çıktı. Kralın öz oğlu da şizofreni krizleri ve paranoyadan muzdaripti. Buna rağmen Kral Lyandir kararından bir türlü vazgeçmedi.
Oğlu Glint 12 yaşındayken bir gece babasını yatakta uyurken bıçakladı. Son nefesini verirken kral Lyandir sordu, “Niye?” Oğlu cevapladı, ” Tasarruf yapıyorum babacım “
Yeni genç Kral tahta çıkar çıkmaz bütün hizmetçilerin öldürülmesini emretti. Tahta çıkışını kutlamak için büyük bir şölen düzenledi. Öldürülen saray hizmetçilerinin etlerinden güveç yapıp kutlamalarda halka ikram etti. Şehrin doğuya bakan duvarlarının tamamen kırmızı renkte ve batıya bakan duvarlarında çizgili olarak boyanmasını ve herkesin başının arkasına süslü maskeler takmasını emretti. Daha sonra da sarayı ateşe verip yenisini yaptırdı.
Yeni sarayda, orman yaratıklarının saldırmasından korktuğu için yatak odasında kapı olsun istemedi. Güneşin ve ayın onu kıskanıp sinsice öldüreceğinden korktuğu için de cam koydurmadı.
Böylece Kral Lyandir’in dönemi sona ermiş oldu. Şehir halkı sanat işlerine ve kutlamalar düzenlemeye tekrar başladı. Sanki kralları o kapalı odada hala yaşıyormuş gibi hayatlarını sürdürdüler ve sarayı deli olan çocukların barınması ve bakımı için kullandılar. Shegorath bu sonuçtan oldukça memnun oldu. O günden sonra şehirde normalden daha fazla sayıda yetenekli sanatçı ve akıl hastası ortaya çıktı.
————————
İrade yarışı
Bir zamanlar Ravate adında büyük bir büyücü yaşardı. Son derece değişken huylu olan Daedra prensinden faydalanmak isteyen Ravate, Lord Sheogorath’ı bulmak için zamanda yolculuk yaptı.
Sheogorath ile yüzleşince Ravate nazik bir dille derdini anlattı, ” Lord Sheogorath, Lütfen bana bir iyilik yapın. Eğer bana daha büyük sihirli güçler bahşederseniz memnuniyetle sizin adınıza bin adamı deliye çeviririm.”
Neyse ki o esnada Sheogorath’ın keyfi yerindeydi. Ravate’ye bir oyun teklif etti, ” Seni delirtmek için üç gün boyunca elimden geleni yapacağım, eğer aklını yitirmezsen dileğini yerine getireceğim. Çok eğlenceli olacak, inan bana.”
Bu teklif Ravate’nin pek hoşuna gitmedi. Bin adamı deliye döndürme fikri ona hala daha makul geliyordu. “Lord Sheogorath, kusura bakmayın sizi basit ve önemsiz isteğimle rahatsız ettim. Ben talihsiz teklifimi geri çekip huzurunuzdan saygı ve hürmetle ayrılayım.”
Sheogorath sadece güldü, “Artık çok geç, yüce Ravate. Oyun çoktan başladı ve sen de oynamak zorundasın.” Ravate kaçmaya başladı ama baktı ki Daedra aleminden tüm çıkışlar mühürlenmiş. Endişeli bir şekilde sürekli etrafa bakınan Ravate’nin en ufak bir gürültüde bile ödü kopuyordu, çaresizce etrafta dolandı. Sheogorath’ın başlamasını beklerken her saniye işkence gibi geliyordu.
Ravate etrafındaki her bitki ve hayvanın Sheogorath’ın bir tuzağı olduğunu düşünüyordu. 3 gün boyunca Sheogorath’ın zehirlemiş olabileceğinden korktuğu için hiçbir şey yemedi ve içmedi. Rüyalarına girmesinden korktuğu için hiç uyumadı. (Aslında rüyalar Vaermina’nın alanına girdiği için bu çok aptalcaydı, bize rahat uykular ihsan eyler umarım.)
Derken Sheogorath ortaya çıkıverdi. Ravate ağlayarak, “Senin yüzünden bu dünyadaki her şeyin gözü benim üzerimde! Buradaki her bitki ve hayvan senin emrinde beni delirtmeye çalışıyor.”
Sheogorath cevap verdi, “Aslında, ben hiçbir şey yapmadım. Kendi korkuların seni bu hale getirdi. Paranoyaların akli dengenin yerinde olmadığının bir göstergesi ve bu durumda ben kazanmış oluyorum. Bin adamı delirtmeyi düşünürken, ben ise sadece tek bir kişinin aklını yitirmesini istedim, oda sendin.”
O günden sonra Ravate Sheogorath’ın her türlü isteğini yerine getirdi. Ne zaman bir yolcu Sheogorath’a yaklaşmaya çalışsa, “Sheogorath bizim içimizde yaşıyor. Onu yenemezsin.” diyerek uyarırdı.