Çeviren: Tan
Düzenleme: Mehmet Güder
Yana, tam da hocası Arthcamu’nun tarif ettiği türden bir öğrenciydi: profesyonel bir amatör. Kendi kalesinde ki tüm suçlu tiplerini severdi, normal hırsızlardan komplike para zimmetçilerine kadar, kilit açma sanatı ve biliminde kariyer yapma hevesi olan çocuk ve gençler eğitilebilirlerdi. Her zaman kolay yolu ve basit çözümleri isterlerdi ama Yana gibi insanlar her zaman istisnalar, ihtimaller ve egzotiklik peşinde koşarlardı. Arthcamu gibi pragmatistler içinse bu son derece can sıkıcıydı.
Kızılmuhafız kızı bir kilidin önünde saatler harcar, kilidi teller ve maymuncuklarla kurcalar, anahtar ve oyuk iğneleri ile flörtleşir, gövdeyi başka hiçbir suçluda olmayan bir heyecanla keşfederdi. Onun pek çok diğer öğrencisi test kilitlerini açıp bitirdiğinde bile Yuna hala kilidiyle oynardı. Aslında kilidini ne kadar karmaşık olursa olsun açması Arthcamu’yu daha sinirlendirirdi.
“İsleri çok fazla zorlaştırıyorsun!” diye kulağının dibinde gürlerdi. Gerekli olan “hız”, teknik bilgi değil. Yemin ederim ben anahtarı kullanarak kilidi gözünün önünde açsam sen gene de onu açamazsın.”
Yana, Arthcamu’nun yanlış anlamasına felsefi olarak katlanabilirdi. Hem her ne olursu karşılığını gelişme olarak ödüyordu. Hız, şehir muhafızları devriyedeyken bir hırsızın girmemesi istenen bir yere girebilmesi için şüphesiz en önemli şeydi ama Yana bunun kendi için geçerli olmadığını biliyordu. O sadece bilgiyi istiyordu.
Arthcamu, Yana’yı daha hızlı hareket etmesi için aklına gelen her yolda cesaret vermeye çalıştı. Sözlü ve fiziksel saldırılar, onu sapkınca kilidin karakteristiği ve yapım şekli hakkında bilgi edinmek için daha fazla zaman harcatıyordu. Sonunda sabrı kalmadı. Bir akşamüstü geç vakitte Yana boş boş, tamamen sıradan bir kilitle vakit harcarken kızı kulağından tuttu ve onu diğer öğrencilerden uzağa, kalenin derinliklerindeki asla gitmemeleri konusunda uyarıldıkları bir odaya götürdü.
Oda tamamen boştu, sadece merkezde büyük bir kasa vardı. İçeriye girdikleri kapı dışında başka hiçbir pencere ya da kapı yoktu. Arthcamu, öğrencisini kasanın üstüne itti ve kapıyı ardından kapattı. Kilitten hafif bir tık sesi geldi.
“Bu benim üstün nitelikli öğrencilerim için bir testtir.” diye kapının arkasından güldü. “Bakalım kaçabilecek misin?”
Yana gülümsedi ve her zamanki yavaş süreçli, kilidi kurcalama ve bilgi toplama işine girişti. Birkaç dakika sonra Arthcamu’nun sesi kapının arkasından bir daha yükseldi.
“Belki de sana bunun bir hız testi olduğundan bahsetmeliyim. Arkandaki kasayı görüyor musun? Onun içinde yıllar önceden yakalanıp hapsedilmiş kadim bir vampir var. Kesinlikle açtır. Birkaç dakikaya güneş tamamen batar ve sen o zamana kadar kapıyı açamazsan senden geriye sadece kanı çekilmiş bir kabuk kalır.”
Yana Arthcamu’nun şaka yapıp yapmadığını sadece bir an için düşündü. Kesinlikle şeytani ve korkunç bir adamdı ama cinayet üzerinden öğrencisine bir şeyler öğretmeye çalışmak? Kasanın içinde bir kıpırtı duyduğu anda tüm şüpheleri kayboldu. Her zamanki keşiflerini bir yana bıraktı, telini çıkardı kilidin içine soktu, çubuğu baskı yüzeyine bastırdı ve kapıyı açtı.
Arthcamu biraz uzakta durmuş şeytani şekilde gülüyordu “Demek hızlı çalışmanın önemini kavradın.”
Yana, Arthcamu’nun kalesinden gözyaşlarıyla mücadele ederek kaçtı. Arthcamu onun bir daha asla dönmeyeceğini biliyordu ama en azından ona son değerli bir ders verdiğini düşünüyordu. Diğer sabah Yana yanına geldiğinde hiç şaşırmadı ama kız öfkeden köpürüyordu.
“Biraz dan ayrılacağım.” diye sessizce açıkladı Yana. “Ama yeni bir çeşit kilit geliştirdiğime inanıyorum ve eğer bana bunun hakkındaki fikrini açıklarsan memnun olurum.”
Arthcamu omuzlarını silkti ve tasarımını göstermesini istedi.
“Acaba sunumu yapmak için vampir odasını kullanabilir miyim? Bir gösteri yaparsam daha iyi olur.”
Arthcamu şüphelendi ama bu can sıkıcı kızın gelişme göstererek onu terk etmesi onu çok keyifli bir moda sokmuştu. Odayı kullanmasına izin verdi. Bütün sabah ve öğleden sonrasını uyuklayan vampirin yanında çalıştı; eski kilidi söktü ve kendi tasarımını taktı. Sonunda eski ustasına bakmasını istedi.
Kilide bir uzman gözüyle baktı ve biraz etkilenmiş gözüktü.
“Bu ilk ve tek açılamaz kilit.” Diye açıkladı Yana. “Bunu açmanın tek yolu doğru anahtara sahip olmak.”
Arthcamu dalga geçti ve Yana’ya kendisini odanın içine kilitlemesine izin verdi. Kapıdan tık sesi geldi ve çalışmaya başladı. Korktuğu gibi kilit tahmin ettiğinden çok daha zorluydu. Açmak için bütün yöntemlerini kullandı ama sonradan öğrencisinin, nefret ettiği dikkatli araştırma yolunu kullanmak zorunda olduğunu anladı.
“Şimdi gitmem gerek” dedi Yana kapının diğer tarafından. “Şehir muhafızlarını kaleye getireceğim. Biliyorum bu kurallara aykırı ama aç bir vampirin kayıplarda olması kasabalılar için iyi değil. Hava kararıyor ve sen kapıyı açamasan bile, anahtarı kullanarak kapıyı açmak vampirin onurunu kırmaz. Hatırlıyor musun bana daha önce “Ben anahtarla kilidi gözünün önünde açsam, sen yine de onu açamazsın” demiştin.”
“Bekle!” diye bağırdı Arthcamu. “Anahtarı kullanacağım! Nerede o? Bana vermeyi unuttun!”
Ama cevap gelmedi. Sadece koridorda uzaklaşan ayak sesleri vardı. Arthcamu kilit üstünde daha sıkı çalışmaya başladı ama elleri korkuyla titriyordu. Pencere olmadığından ne kadar geç olduğunu söylemek zordu. Geçenler dakikalar mıydı yoksa saatler mi? Bunu sadece vampir biliyordu.
Aletler Arthcamu’nun histerik ellerinin titremesine daha fazla dayanamadı. Tel, anahtar deliğinin içinde kırıldı. Tıpkı bir öğrenci gibi. Arthcamu çığlık attı ve kapıyı yumrukladı ama kimsenin onu duyamayacağını biliyordu. Tam çiğlik atmak için nefes alacakken arkasındaki kasanın açılmasından çıkan çatırtıyı duydu.
Eskiden kilit ustası olarak ünlenmiş vampir aç, çılgın gözlerle bakındı ve öfkeyle adamın üstüne çöktü. Ölmeden önce Arthcamu onu gördü, uyurken vampirin boynuna bağlanmış bir zincirin ucunda bir anahtar vardı…