Wheedle’ın ve Daedra Lordu Namira’nın ona verdiği hediyenin hikayesi
Çeviren: Temizkopat
Düzenleme: Bedirhan Köse
Wheedle adında bir adam varmış, belki de bir kadın. Wheedle’ın cinsiyetinin örtbas edilmesi bayağı uzun bir hikaye. Wheedle, Yeşilyurt’daki bir kralın 13. Çocuğudur. Wheedle’in bu haliyle tahta oturacak durumu yoktur. Hatta mal, mülk ve para gibi miraslardan da mahrumdur.
Wheedle kendine ait bir servet ve zafer sahibi olmak için sarayı terk eder. Uçsuz bucaksız ormanlarda ve küçük köylerde çok günler geçirdikten sonra üç tane adam tarafından etrafı sarılan bir dilenciye rastlar. Dilenci tepeden tırnağa yırtık pırtık şeylerle sarmalanmış ve vücudunun hiçbir tarafı görünmemekteymiş. Adamlardan biri dilenciye saldırma niyetindeymiş.
Wheedle öfke ve sinir dolu bir yakarışla adama kılıcını savurmuş. Bunun üzerine tırmık ve tırpan gibi basit silahlarla kuşanmış olan adamlar, görkemli bir kılıçla donanmış bu adamdan hemen kaçarak uzaklasmışlar.
“Beni kurtardığın için çok sağ ol.” diye hırıltıyla soluklanarak söylenmiş dilenci paçavralar altından. Wheedle, adamdan gelen kokudan fazlasıyla rahatsız olmuş.
“Senin adın nedir zavallı adam?” diye sormuş Wheedle.
“Ben Namira.”
Wheedle adamın şehirli olmadığını hemencecik anlamış. Bu isim onlara bir anlam ifade etmese de Wheedle için iyi bir fırsattı.
“Sen Daedra lordusun!” diye haykırmış Wheedle. “Neden o adamların seni tartaklamalarına izin verdin? İstesen bir tek fısıltıyla onları mahvedebilirdin.”
“Beni tanıdığınıza sevindim.” diye hırıltıyla konuşmuş Namira. “İsmimden ziyade yeteneklerimle tanınmayı yeğlerim zaten… “
Wheedle, civarda vuku bulan bütün pisliklerin ve iğrençliklerin Namira’nın Daedra lordu olmasından kaynaklandığını anlamış. Kangren ve cüzzam gibi hastalıklar onun topraklarında bulunuyormuş. Başkalarının tehlike olarak göreceği bir yer olmasına rağmen Wheedle için iyi bir fırsatmış.
Yüce Namira, lütfen sizin hizmetkarınız olmama izin verin. Sizden tek istediğim, bana kendi servetimi kuracak ve adımın asırlar boyu anılmasını sağlayacak gücü bagışlamanız.”
“Hayır. Bu dünyada kendi işlerimi kendim hallederim ben. Hizmetçiye ihtiyacım yok.”
Namira çelimsiz bir halde yola koyulmuş. Wheedle’ın bu işin peşini bırakmaya niyeti yokmuş tabi. Namira’nin peşini de bırakmamış ama tam otuz üç gün otuz üç gece hizmetkarlığı için onunla münakaşaya girmiş. Baskı uygulamış ama Namira’dan bir tek kelime dahi alamamış. En sonunda, otuz üçüncü günde, Wheddle’ın konuşmaya mecali kalmamış…
Birdenbire Namira daima sessiz kalan bedeninden geriye doğru bir bakış atmış. Wheedle çamurun içinde Namira’nın ayaklarına kapanarak baslamış yalvarmaya.”
“Artık çıraklık görevini tamamladın gibi görünüyor.” demiş Namira ve eklemiş, “İsteğini kabul ediyorum.”
Wheedle buna çok ama çok sevinmiş.
“Sana hastalıkların gücünü veriyorum. Hangi hastalığı dilersen onu kullanabilir, arzu ettiğin an değiştirebilirsin, elbette görülebilir belirtiler olduğu sürece. Fakat her seferinde sadece bir tanesini üstünde taşıyabilirsin.”
“Sana zavallılığın gücünü veriyorum. Seni gören herhangi birinin sana şevkat göstermesini sağlayabilirsin.”
“Son olarak da sana görmezden gelinmenin gücünü veriyorum. Baskalarının senin varlığını görmezden gelmelerini sağlayabilirsin.”
Wheedle şaşırıp kalmış. Bunlar parayla, servetle elde edilemeyecek şeyler. Bunlar büyük lanetler. Her biri tek başına bir halta yaramayan ama bir araya geldiklerinde akıl sır eremeyecek bir güç.
“Peki bu korkunç yeteneklerle nasıl kendi servetimi yapıp adımı duyuracağım?”
“Otuz üç gün otuz üç gece boyunca ayağıma kapanıp yalvardığın gibi şimdi de erkeklerin hükmettiği şehirde servet edinmek için yalvarmalısın. Adın Tamriel’in dilencileri arasında efsanevi olacak. Wheedle’ın, Dilenciler Prensi’nin hikayesi nesiller boyunca anlatılacak”
Böyle buyurdu Namira. Wheedle karşı konulamaz bir dilenciydi. Kimse bu kalabalık içindeki zavallıyı umutsuzca para dileniyorken görmezden gelemezdi. Her nasılsa Wheedle, ülkesinin sırlarına büyük bir geciş imkanı sağlayan umursamamazlığın gücünü de keşfetti. Wheedle’ın onları duyabileceği yerlerde insanlar bilmeden önemli şeyler söylerlerdi. Böylece Wheedle şehire giren çıkan herkesten haberdar olmaya başlamıştı.
Bugüne kadar söylenenlere göre, eger bir şeyi merak ediyorsanız, gidin ve dilencilere sorun. Şehirde olan bitenleri hem görüp hem de duyarlar. Şehirdeki bütün insanların bütün küçük sırlarını bile bilirler.