Çeviren: Enes Yetiş
En gadddar Kuzeyliler bile, Rüzgartepe’de yaşanan trajedilere acıyarak bakmıştır. Kara elflere derin üzüntülerimizi iletiyoruz ancak ne var ki onlar bizim bu samimiyetimizi kendilerine reva görmüyorlar. Yaklaşmakta olan Rüzgartepe sorunuyla başa çıkmanın çok farklı yolları vardır. Ben bunlardan, Skyrim’de daha önce uygulanmış olan iki tanesini misal vereceğim. Bir tanesi örnek bir olay, diğeriyse ibretlik bir hikaye.
Harabeye dönen ülke ile sınır komşusu olan Vadikent’i ele alalım. Bir grup kara elf bu şehire yerleşmiş, ancak kendilerini çok daha iyilerine layık gördükleri için beklentileri de yüksek olmuş haliyle. Tüccarlık yaparak, tapınakta veya kalede çalışarak geçimlerini sağlamaktalar. Berbat bir darboğazdan sağ kurtulan biri için, takdire şayan, dürüst işler yapıyorlar. Şehirde bugün halen sorunlar yaşanıyor, ancak dışarıdan gelen bir yabancı için takip etmeye değmeyecek türden sorunlar bunlar. Kısacası, kara elfler kendilerini Skyrim’deki hayata, olması gerektiği gibi uygun bir şekilde alıştırmışlar.
Alternatif bir misal vermek gerekirse, beslediğimiz karganın nasıl da gözümüzü oyduğunun canlı bir örneği olan ve zamanında onurlu kent vasfı taşıyan Miğferyeli’ne bakmamız yeterlidir. Elfleri kutsal yurdumuzdan kovmasıyla bilinen Ysgramor’un şehrinin, günümüzde elflere karşı son derece davetkar bir duruş sergilemesi, Kuzeyli kanından olanlar için bir utanç kaynağıdır.
Peki elimize ne geçiyor? Tahmin edildiği gibi, tembel, hoşnutsuz bir güruh, şu an şehirdeki ” Gri Mahalle” diye anılan rezil bir yere toplanmış ve hiçbir katkıları yok, olmasın da. Rüzgartepe’nin kültürüyle yoğurulmuş, onurlu bir Kuzeyli şehri meydana getirme girişimleri zaten yeterince utanç verici, bir de üstüne üstlük şehir surları içerisinde kışkırttıkları kargaşalar var ve bu durum bütün Mevkibeylerine tedirginlik veriyor.
Sohbet ettiğim Kuzeyliler, şehirde devamlı, Gri Mahalle menşeili bir ihtilaf halinden ve işlenen suçlardan bahsediyor. Muhafızlar orada pek fazla devriye gezmiyor, bu da kara elflere ellerine ne geçerse dağıtma özgürlüğü tanıyor. Şehrin saygın aileleri olan Zalimdeniz ve Kalkankıran haneleri bile, himayeleri altında çalışan Argonyalı işçilere neredeyse bir aile şefkati ile yaklaşırken, kara elfler kendilerini şehir sakinlerine sevdirmek veya onlarla uyum halinde yaşamak için en ufak bir çaba göstermiyorlar.
İyimser olmak için nedenlerimiz de yok değil. Mevkibeyi Ulfric, bu standart dışı durumlar karşısında atalarının yaptığı gibi toleranslı davranmaya niyetli değil. Aslında, yufka yürekli Hoag’ın yaptıklarının, şehirdeki Argonyalı nüfusuna baktığımızda, boşa gitmediğini görebiliriz; bu balık adamlar, yeni yuvalarına öyle ya da böyle en azından katkı sağlamayı öğrendiler. Güler yüzlü ve etkili bir şekilde rıhtımlarda çalışarak ve örnek davranışlar sergileyerek kendilerini kanıtladılar. Kara elfler de, kendi hayırları için, pullu kuzenlerini biraz örnek alsalar hiç fena olmaz doğrusu. Umuyorum ki zaman içinde, ya daha bariz katkılar sağlamayı öğrenecekler ya da çekip gidecekler ve bir kez daha açık arazide kendilerine sıcak bir yuva arayışına girecekler.