Ylgermet’in İkinci Hikayesi
Çeviren: Serdar İzmirli
Çorak geçitlerdeki savaş bitip, eriyen karlar elfleri denize taşıyınca Kaal Kaaz’ın tayfası Sadon Reyth ile efendimizin gemisindeki en yüce tayfa Ylgermet bir daha bir araya gelmemek üzere yollarını ayırdılar. O şekilde gerçekleşen ayrılma bir kayıp değildi, bilakis kalplerini birbirlerinin göğsünde hissedeceklerini bildikleri için bir kazançtı. Beş yüzlerin öncülerinin sevgileri çok büyüktü özellikle de yüce Ysgramor’unki, hepimize gelen haberci.
Denizde doğuya doğru yol aldılar, Yngol tümseği ile karşılaştılar, Kudretli Ysgramor’un oğlunun elflerin ihanetinden çok Kyne’in hevesleri yüzünden şehit düştüğü yere. Efendimiz buraya tekrar gelmeyi bu kadar erken beklemiyordu, kederi daha ilk görüşte doldu taştı, aynı bir yarayı deşmek gibiydi bu.
Gözlerini nehrin denizle buluştuğu güneye çevirdi, kendisi ve Ylgermet’in tayfasının çok güzel bir şehir oluşturduğu kararına vardı. İnsanoğlunun ihtişamına binaen yapılmış bir anıt, sarayından her baktığında sevgili oğlunun tepeye kurulmuş istirahatgahını görebilecek ve soyunun Atmora’nın aksine yeni yurtlarında barışı bildiklerini hissedebilecekti.
Elf mahkumlar işe koşuldu, fatihlerinin adetine uygun binalar için taş taşıdılar. Pek çok elf şehrin yapımında öldü, bir kısmı da Ylgermet’in tayfası tarafından yol üzerinde katledildi. Ysgramor, sefilleri daha da yüksek inşa etmek için zorladı, böylece iç kesimlere girecek olan hiç kimse nehirden geçmeden önce bu toprakların haklı sahibine saygısını göstermeden geçemeyecekti.
Böylece büyük köprü yapıldı, sonsuza dek nehir boyunca uzanacak ve hiçbir elf hilekar kuzenlerinin öcünü almak için gizlice geçemeyecekti. Köprünün uzun yapıldığı gibi saray da yüksek yapılmıştı, kuleleri göğe dek ulaşıp keder ve üzüntü taşıyan rüzgarlar üzerinde bile hakimiyetini gösteriyordu.
Şehrin altındaki derin çukurlarda Lord Ysgramor – hepimize gelen haberci – için büyük bir lahit hazırlandı. Sowngard’a ebedi yurduna intikal edecekti. Ancak bildiğimiz gibi Atmora’ya bakan kıyıya gömülmeyi tercih etti. Kalbi bu yeni topraklarda yaşayıp ölse de sonsuza kadar, dondurucu soğuk ele geçirmeden önce hep yeşil kalan, Atmora’ya hasret kalacaktı.
İşte böylece Miğferyeli, kralların şehri kurulmuş oldu. Tarihi uzundur ve ihtişamı kurucusu ile birlikte yitip gitmemiştir.