Çeviren: Kaan Çanakçıoğlu
İçimizde Lord Hircine’in bize bahşettiği en kıymetli armağanı olan Likantrofiye sahip olanların yanında, efsanelere göre o aynı zamanda dünyaya gücünü barındıran bazı andaçlar yerleştirdi. Bunlar insanın ne yazıp konuşabildiği nede doğru düzgün düşünebildiği dönemlere denk gelir. Ama hayvan kanının güçleri o zaman bile seçilmiş olanların damarlarında mevcuttu.
Birinci: Kurdun kendisine ait, oymalı bir kafatası. Soyumuzu oluşturan kan seremonilerinde kadim şamanlar tarafından kullanılmıştır, derler ki önünde secdeye duranlar muazzam bir güce kavuşur, öyle ki Hircine’in kendisinin yüzünü bir anlığına görenler haricinde buna şahit olanlar bilinmeyen bir dehşete kapılırlardı.
İkinci: Kafatası gibi oyulmuş bir uyluk kemiği ama hangi hayvana ait bilinmiyor. Daha da kadim kardeşlik zamanlarında bir çeşit şifalı asa olarak kullanılmış, denilene göre bir duyuların kalitesini yüksek derecede arttırırmış, hem görüş hem de koku alımı olarak, öyle ki avlarımız duyuların menzilinden asla kaçamazmış.
Bu totemler aracılığı ile hayvani enerjimizi açığa çıkarıp ona odaklanabiliyoruz. Kurtadamlar olarak insanlığın bildiği büyülerden vazgeçtik ama bizler doğrudan doğal enerjiye dokunduk ve bu totemler aracılığıyla, ilk uygarlık gelip kirletmeden önce dünyayı ehlileştirenin yeteneklerini keşfettik.